Allah rızası için yapılan, maddi ve manevi her iyiliğe, "sadaka" denir. Kendisine ve bakması vacip olanlara lazım olandan fazla malı bulunan kimsenin sadaka vermesi müstehabdır, sevaptır. Sıkıntısı olan çok sadaka vermelidir.
Gerek zekât, fıtra, adak ve akika, gerekse sadaka şeklinde yapılan yardımlar, insanı kazalardan, belalardan korur. Dünyada, sıhhat ve afiyet içinde bir ömür sürmeye sebep olur. Sadakanın faydaları hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sadaka yetmiş çeşit belayı önler. [Hatib]
(Sıkıntılarınızı sadakayla önleyin.) [Deylemi]
(Güne başlarken sadaka vermek, felaketleri önler.) [Deylemi]
(Sadaka vererek rızkınızı bollaştırın.) [Beyheki]
(Selam vermek sadakadır.) [Buhari]
(Sadaka olarak verilen bir parça ekmek, Allah katında Uhud dağı kadar büyür.) [Taberani]
Sadaka vermek ve 70 kere (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) demek, sıkıntıları giderir. Bu istigfarın anlamı, “Ya Rabbi, razı olmadığın şeylerden ne yapmışsam hepsini affet, yapmadıklarımı da yapmaktan koru” demektir. [Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye]
İslam âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden bir zat şöyle anlatır: "Sadaka var ya sadaka? Sadaka belayı önler. Bir gün mübarek bir zat torunu ile gezmeye giderler. Bir müddet gittikten sonra bir duvarın dibine otururlar. Evden aldıkları yiyecekleri yemek için yere bir yaygı sererler. Orta yere yiyecekleri koyarlar. Tam yemeye başlayacakları sırada, biraz ileride bir ihtiyarı görürler. O mübarek zat hemen bir tabağa yiyeceklerden koyup, torununa 'Evladım! Bu tabağı şu ihtiyara götür gel' der. Torun kalkar, tabağı alır, oradan ayrılıp giderken, o duvarın üstünden koca bir taş, torunun biraz önce oturduğu yere, tam da torunun başına gelecek şekilde düşer. Yani maazallah, eğer torun o ihtiyara yiyecekleri götürmek için gönderilmeseydi, o taş, torunun başına düşecekti!.."