Tülay boğazından fırlayan çığlığı kontrol edebilmek için eliyle ağzını sımsıkı kapatmıştı. Yine de boğuk bir feryat çıkmasını önleyememişti. Gözleri dehşet içinde açılmıştı. - İnanmıyorum, hayır inanmıyorum... Saadet acı bir tebessümle uzattı Cüneyt'in gönderdiği kartı: - Al kendin oku! İşte her şey yazıyor... Tülay bir çırpıda okudu kartta yazanları. Yüzünü buruşturdu: - Şerefsizlik bu! Hiç tanımamışım demek ki... Olacak şey değil... Bu yapılamaz, insan düşmanına yapamaz bunu. Bu nasıl bir karakterdir, bu nasıl bir ilkedir? Yazıklar olsun! Saadet sakindi. Omuzlarını kaldırdı: - Memnun olmak lazım. Bu karakterde biriyle bir ömür geçirmektense, kısa sürede ayrılıp hayatından çıkarmak daha iyidir. Bir de bu tarafından bak! Hayatta her şey tecrübe bizim için Tülay... - Nasıl düşünemedik bunu, öyle ya, bu kadar zamanda bu karar verilir mi? Nasıl yaptık bu hatayı Saadet? Genç kadın elini arkadaşının omzuna koydu: - Düşünerek öğrenemeyenler yaşayarak öğrenirler arkadaşım. Birlikte yürüyorlardı. Kahvehaneye uğramıştı Tülay geçerken. Tam o sırada da Saadet çıkmak üzereydi. Beklemesini söylemişti arkadaşına. Sonra birlikte yürümeye başlamışlardı. Bu sırada olanları anlatmıştı Saadet. Tülay evlerinin bulunduğu yolun başına geldikleri zaman durdu: - Gel istersen. Yalnız kalma şimdi... Saadet kaşlarını kaldırdı: - Yok canım, ben gayet iyiyim. Merak etme beni. Hem belki Hafize Ana dönmüştür. Bugün yarın gelmesi gerekir. Gideyim hem dinleneyim hem de karnımı doyurayım. Haydi canım hoşça kal... Hızlı adımlarla uzaklaştı Tülay'ın yanından. Tülay onun arkasından dikkatle ve uzun bir zaman baktı. Sağlam ve metanetli durmaya çalışıyordu Saadet. Yıkıldığı belliydi. Aldatılmak hiç kimsenin kolay kabulleneceği bir şey değildi. Tülay koşar adımlarla evlerine girdi. Hızla çarptı bahçe kapısını. Verandada Ersin, Mahmut Bey ve Nazan Hanım oturmuşlar sohbet ediyorlardı. Öfkeyle çıktı tahta merdivenleri. Ersin'in karşısına dikildi: - Bundan sonra arkadaşlarını seçerken herhalde daha dikkatli olman gerekecek, şerefsiz insanları arkadaşın olarak görmek ağırıma gidiyor ağabey! Herkes şaşırmıştı. Mahmut Bey atıldı: - Ne diyorsun sen kızım? Abinle nasıl konuşuyorsun? Tülay başını hızla babasından yana çevirdi: - Doğruyu söylüyorum baba, Sizin Cüneyt Beyiniz bir kart yazıp çekip gitmiş. "Affet beni Saadet, yapamadım, bana göre değil, boşanma işlemlerini hemen hallederim" demiş ve gitmiş. Ersin ayağa fırladı. Hayretle tuttu kardeşinin omuzlarını: - Doğru mu bu? Gerçekten doğru mu? Herkes donup kalmıştı. Nazan Hanım parmaklarıyla ağzını kapatmış, gözleri açılmıştı. Şoke olmuşlardı!.. > DEVAMI YARIN