Serdar âdeta taş kesilmişti!

A -
A +

Serdar hastanenin kütüphanesinde kitapların arasına gömülmüştü. Sibel'le konuşalı bir gün geçmişti aradan. Öğrendiklerini hazmetmeye çalışıyor, hayatına bu yeni gelişmeyi yerleştirebilecek gücü bulmak için gayret ediyordu. Ne yapacağına karar vermemişti. Akşam eve gittiği zaman babasına ve annesine bakmış, onların bütün yaptıklarının huzurlu olmak adına, kendisinin mutlu olması adına olduğunu anlamıştı. Kimseyi suçlamıyordu. Bazı gerçekler saklandıkları sürece daha iyi olurdu. Gerçeği kendisinden saklama sebeplerini de anlıyordu ailesinin. Kendisi de hiçbir şey belli etmeyecekti onlara. Bu sır kendisiyle birlikte gidecekti mezara. Ama içindeki inanılmaz isteğe de gem vurabilmek için bayağı çaba sarf edeceği su götürmez bir gerçek olacaktı. Turgay'ı bir kez daha görmek istiyordu. Pelin ise artık uzak bir hayal olmuştu. Onun yerini, konumunu dillendirmeye bile gücü yetmiyordu... Kitapların arasında kafasını toplamak için çabalarken telefonunun çaldığını duydu. Kütüphanede olduğu için sesini iyice kısmıştı. Ekrana bakınca gözlerine inanamadı. "Pelin" yazıyordu. İçinin titrediğini, heyecandan yüreğinin fırlayacak gibi olduğunu hissetti. Fırladı yerinden ve dışarı çıktı. Kısa bir tereddütten sonra açtı telefonu: - Pelin? Pelin sen misin? Karşı taraftan ağlamaklı bir ses geliyordu: - Serdar, babam, babam kaza geçirdi. Ölüyor. Ben ne yapacağımı bilemiyorum. O an dünya döndü etrafında genç adamın. Haykırdı: - Neredesiniz? - Muğla... Muğla Devlet Hastanesi. Serdar derin bir nefes aldı: - Hemen geliyorum. Hemen. Yıldırım hızıyla fırladı. Arabayla gitse en erken dokuz saatte varabilirdi. Hemen hava yollarını aradı. Bir saat sonraya İzmir'e bir uçak vardı. Biletini ayırttı. Şimşek gibi arabasına atlayıp havalimanına gitti. Pelin'in telefonunu aldıktan üç saat sonra İzmir Muğla yolundaydı. Hemen alandan bir araba kiralamış ve son süratle yol alıyordu. Aydın'ı geçmek üzereydi. Kırk beş dakika, bilemedin bir saatlik bir yolu kalmıştı. Gaza sonuna kadar basıyor, gözlerini yoldan ayırmıyordu. Uçağın saati tam denk gelmişti. Oraya gittiği zaman ne yapacağını bilemiyordu. Pelin'e nasıl davranacak, ne diyecek bir türlü şekillendiremiyordu beyninde. Hastaneden içeriye girdiği zaman koridorda bekleyen genç kızı gördü. Pelin şaşkınlıkla koştu ona doğru: - Serdar, nasıl gelebildin bu kadar çabuk! Allah'ım iyi ki buradasın! Serdar taş kesilmişti âdeta. Nasıl davranacağını bilmiyordu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.