Küresel paylaşımın İran halkası harekete geçirildi ve birkaç gündür İran’a yapılan saldırıların içeriğini konuşuyoruz.
Çeşitli senaryolar vardır devrede.
Rejim değişiminden, parçalanmaya kadar tüm senaryolar konuşuluyor.
Rejim içindeki şahin kanadın devre dışı bırakılması da konuşulan senaryolar içerisinde.
Ben şimdi bu senaryolar üzerine tahminde bulunmayacağım. Çünkü henüz hedeflenen planı giderek daha net göreceğiz.
Şimdi üzerinde durmak istediğim konu farklıdır.
İran'a nasıl bakmamız gerektiği üzerine düşünmekteyim.
Uzun yıllardır coğrafyada; Sünni yapısına ve Türkiye tutumuna karşı hep oyunlar oynamış bir İran var karşımızda.Suriye’nin parçalanması, Irak’ın bölünmesi, Türkiye’nin bölünmesi, Azerbaycan’ın kaybetmesi üzerine siyaset inşa eden bir İran faktöründen bahsediyorum.
"Şii Hilali" hayali ile Suriye’de yaptığı soykırımın haddi hesabı olmayan İran…
Siyasi varlığı, ideolojik altyapısı, Gazze ve Filistinlileri koruması gerektiğine rağmen onları yalnız bırakan İran…
Hamas lideri Haniye’yi koruyamayan İran…
Karabağ’ın işgalinde 30 yıl Azerbaycan’ı Ermenistan’ın ayağına veren İran…
Karabağ uğrunda Azerbaycan’ın
'Vatan Savaşı’nda Ermenistan’a destek veren İran…
Afganistan’da düşmanın yaptıklarına arka plan oluşturan İran…
Suriye’de Esad’a arka çıkan, Müslümanların öldürülmesine yol açan İran…
Listeyi daha da uzatabilirim.
Lakin meselem bu değil. Çünkü bugün bu konuların zamanı olmadığına inanıyorum...Çünkü bugün komşum İran’ı ve oradaki halkı konuşmamız gerektiğine inanıyorum.
İsrail barbarca saldırdı İran’a. Tıpkı İran’ın sebep olduğu coğrafyada farklı barbarlıklar gibi…
İran şimdi kendi geçmişindeki hatalarla, günahlarla yüzleşme döneminde.
İslam coğrafyasındaki birlik ve beraberliği yok etmeye yönelik geçmişiyle yüzleşme döneminde.
Bir nevi kendi geçmişi ile geleceği arasındaki sınavın arasında sıkışmış bir İran var karşımızda.
İsrail saldırganlığı, zalimliği, zulmü ile kan gölüne dönmüş coğrafyada İran’ın hedef alınması coğrafyanın tamamı için felakettir.
Bu nedenle, yukarıda hatırlattığım ve hatırlayamadığım tüm zalimliklerine rağmen, gün;
İran’ı siyaseten, söylemsel, diplomatik gerekçelere dayalı argümanlarla destekleme günüdür.
Çünkü ben hâlâ tüm bu yaptıklarından geride, Selçuklu dönemindeki Türk-Arap-Kürt-Fars kardeşliğinde ortak paydada birleşen bir İran’ı arzu ediyorum. Ve hâlâ buna inanmaktayım.
Türkiye meselelere zaten böyle bakıyor.
Komşumuz İran’da yangın var!..
Bu yangını nasıl söndürebiliriz, bu soruya cevap arama zamanındayız.
Küresel sistem, küresel paylaşım savaşları bize hata yapmamamız gerektiğini hatırlatmalı.
Biz eğer konuya, elimize fırsat geçmişken
“İran’ı yalnız bırakalım” dersek, İran gibi davranmış oluruz.
İran şimdi kendi aynadaki hataları ile yüzleşiyor.
Ve bu sınavdan yarasız çıkması temennimdir.
Lakin bu sınavı verirken geriye bakmak zorundadır. Ders çıkarmak zorundadır.
Kendi komşularını, akrabalarını yok edenlere destek değil, tam tersi;
komşuları ve akrabaları ile gelecek inşasını nasıl kurgularım sorusuna cevap aramak zorundadır.Aksi takdirde hepimiz görüyoruz ki, birlikten dirlik doğar.
Bugün İran’ı, İran’a rağmen desteklemek gerekiyor...Çünkü İsrail belası, zehir gibi tüm coğrafyayı felç etmeyi hedeflemiş durumda.
İsrail durdurulmazsa, küresel savaş kaçınılmaz olacaktır!
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…
Diğer Müslüman ülkelere İran’ın yaptığı yanlışlıkları anlaması için biraz zaman vermemiz gerekiyor İsrail ile savaşırken.Anca bu şekilde daha iyi anlayacaktır.