İsrail’in gözü Suriye’de…

A -
A +

Tarihten ders almayanlar aynı hataları tekrar etmeye mahkûmdur.

 

Bu yüzden yine tarihten bir örnek vererek yazıya başlamak istiyorum...

 

Osmanlı Cihan Devletimizin çöküşüne giden süreci tüm detaylarıyla yeniden okumak, anlamak ve bu okumayı günümüzün karmaşık konjonktürüyle ilişkilendirmek ve hatalardan ders çıkarmak zorundayız. Çünkü geçmişte yapılan hataları doğru analiz etmeden, bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek mümkün değildir.

 

Peki Osmanlı Devleti tarihten silinmek istenirken, çökertilirken amaç neydi?

 

Birinci Cihan Harbi patlak verdiğinde, cephelerde omuz omuza savaşan müttefiklerin hayalleriyle bizim ulaşmak istediğimiz hedefler neydi?
İngiltere neden ortaklık etmedi?
Bu soruların cevabı bağlamında Osmanlı coğrafyası üzerine inşa edilen tüm projelere bütün yönleriyle ve açıklığıyla kitaplarımızda yer vermeliyiz.

 

Birinci Cihan Harbi’nin ardından kurulan düzen, nihai hedefe ulaşmak adına sadece bir başlangıçtı. Bu düzen, İkinci Cihan Harbi’ne giden yolu titizlikle örerken aynı zamanda yeni bir dünya düzeninin temellerini de attı.

 

Ve bugün sonuç ortada!

 

Sınırların, çıkarların ve güç dengelerinin gölgesinde şekillenen bir dünyadayız. Tüm bu olup bitenleri anlamlandırmak adına zaman zaman farklı coğrafyalardan örnekler veriyor, yazılarımda olaylara dikkati çekmeye çalışıyorum. Çünkü her parçanın izini sürdüğümüzde büyük resme çıkıyoruz.

 

 

Gelelim şu İsrail meselesine…

 

 

Orta Doğu’da Osmanlı Cihan Devleti'mizin çöküşü üzerine planlı ve küresel mühendisliğin ürünü olarak İsrail, Filistin topraklarında kuruldu. Bu oluşum sadece bir devlet ilanı değil; aynı zamanda bölgeye uzun vadeli istikrarsızlık tohumlarının ekilmesiydi. Zira İsrail, kendi hedefine ulaşmak için sadece sınırlarını değil, kaosu da coğrafyanın tamamına yaymayı tercih etti.

 

Terör örgütlerini besleyen, onların kaos ortamını oluşturmasına yardım eden de Trump’ın dediği gibi ABD ve müttefikleri oldu.
Bu kaostan en çok faydalanan ve onu kendi ajandası için ustalıkla kullanan ise hiç kuşkusuz İsrail oldu.

 

Şimdi yeni dönem kapıda…

 

Artık şartlar değişiyor. Suriye başta olmak üzere tüm bölge, yeniden istikrar arayışına girmiş durumda. Bu değişim sadece sahadaki dengeleri değil, masadaki hesapları da yeniden şekillendiriyor.
Türkiye ise belirleyici aktör olarak öne çıkıyor.

 

Gücünü sahada gösteren Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın azmi, dirayeti, kararlılığı ve liderliğiyle herkese meydan okuyor.

 

Peki Türkiye ne yapıyor?

 

“Terörsüz Türkiye” hedefiyle yola çıkan Türkiye, yalnızca kendi topraklarında değil, sınır ötesinde de güvenliği sağlamanın gerekliliğini net biçimde ortaya koyuyor. Suriye başta olmak üzere çevre ülkelerde istikrarı sağlamayı artık sadece bir dış politika tercihi değil; bir beka meselesi olarak görüyor.
İsrail ise durmuyor!
Neden mi?

 

Çünkü istediği bu konjonktür değildi.
Geçmişteki tüm süreç İsrail için verimli zemin oluşturmuştu.
Yeni süreçte  Suriye’de istikrarın sağlanması İsrail’i rahatsız ediyor.
Bu nedenle İsrail, Suriye’de iç çekişmeyi, ayaklanmaları, çatışmayı tetikleyen tüm hamleleri devreye soktu.

 

Suriye hava sahasını “terörle mücadele” adı altında sürekli ihlal ediyor.
Oysa bölgede en büyük terörist ve terör zeminini oluşturan Netanyahu’nun lideri olduğu Siyonist hükûmettir.
İsrail, Suriye’deki farklı gruplarla yeni yönetim arasındaki ihtilafı çatışmaya yönlendirmek istiyor.
Ancak son günlerde Suriye hükûmeti, bu kirli senaryoya karşı hamle yaptı ve gelişen olaylara müdahale ederek şimdilik istikrar zeminini oluşturdu.

 

Gelişmelere geniş perspektiften bakmalı, İsrail’in niyetlerini iyi okumalıyız.
Çünkü İsrail’in durmamasının nedenleri açıktır. Bu saldırgan tutumun arkasında daha büyük hedefler vardır.

 

 

Mefkûre yolculuğunu bilmeyenler!

 

 

Ne zaman İsrail Anadolu topraklarına gözünü dikti denilse, çok “akıllı” birtakım cahiller “Türkiye’yi küçük düşürmeyelim” diye seslerini yükseltiyor. Bu itiraz sahipleri ne bölgenin ve dünyanın siyasi tarih sürecini anlamış ne tarihteki medeniyet çatışmalarını incelemiş, ne de Anadolu’da medeniyet kuran Türklerin mefkûre yolculuğunu bilen insanlar değiller.

 

Bugün mefkûre ve Kızılelma’nın ne olduğunu yeni duyanlar süreci “trend” zannediyor.
Ancak İslam’a sancaktarlık yapan Türk devletlerinin gayesini, tarihteki misyonunu ısrarla yok sayanlarla -bilerek mi bilmeyerek mi diyemem ama- İsrail ortaktır!
Çünkü zaten İsrail’in temel mottosu da budur:

 

İslamsız, kimliksiz, mefkûresiz Türklük anlayışıdır.
Diğeri?

 

Yani gerçek mefkûreye sahip Türk milleti, onların asırlardır kurmaya çalıştığı düzene engeldir.

 

İşte İsrail, bu nedenlerle Suriye’den elini çekmemekte ısrarlı.
Bu arada, Trump’ın konuşmasından da anlıyoruz ki:
“Makul olun” denilmiş Siyonist Netanyahu’ya.

 

Yani İsrail eğer makul duruma evrilmezse, bu sadece Türkiye için değil; İsrail’i destekleyenler için de sorun olmaya başlayacak.

 

Suriye’de iştahı kabarık olan İsrail, Netanyahu ile devam edecek mi?
Netanyahu kendi iktidar ömrünü uzatmak için hamlelere muhtaç.
Azerbaycan’dan Suriye konusunda Ankara ile arasını düzeltmek için yardım istiyor.
Ankara-Bakü hattı güzel çalışıyor.
Siz ortada dedikodu üreten trol hesaplarla İsrail propagandası yapanlara aldırış etmeyin.

 

Fotoğrafın tamamına bakın.

 

Detaylarda her şey saklı.
Ankara-Bakü hattı iyi ve derin kodlara bağlı çalışıyor.
Dolayısıyla İsrail’in bozguncu elemanlarının algısına kulak vermeyin.
Suriye’nin istikrarı hayatidir.
İsrail, istediğini almaya çalışsa da nihai sözü Suriye halkı ve devleti söyleyecek.
Türkiye tüm varlığı ile bu istikrarı inşa ederken kardeş Suriye’nin yanında olacaktır.
İsrail’in arzu ettiği kaotik ortamın oluşmamasına izin verilmemesi adına Türkiye’nin attığı bu adımlar ve çabalar, tarih kitaplarına altın harflerle yazılacaktır.

 

 

 

Sevil Nuriyeva'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.