Son günlerde, bana sıklıkla iki soru yöneltiliyor: - ATO'nun asli görevleriyle doğrudan ilintili olmayan konulara neden el atıyorsunuz? Üzerinize vazife mi? - Ayrıca, anlı şanlı araştırma kurumlarına taş çıkartacak hacimdeki bu kadar çok raporu, nasıl hazırlıyorsunuz? Soruların cevaplarına geçmeden, malumun ilanını bir kez daha yapalım. Yıllardır, yayınladığımız raporlar ve yaptığımız araştırmalarla, Türkiye'deki çarpıklıkları kamuoyunun gündemine getiriyoruz. Kara paradan, kayıt dışı ekonomiye, mafyanın parasal boyutundan, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikelerine kadar, ülke menfaatlerini yakından ilgilendiren konuları, çok kapsamlı olarak ele alıp, vatandaşı bilgilendiriyor, hükümetleri uyarıyoruz. Yukarıdaki sorulara cevap olacak gerekçelerime gelince... Öncelikle ATO bir sivil toplum örgütüdür. Sivil toplum örgütlerinin görevi ise merkezi otorite ve hiyerarşinin dışında bir duruş göstererek, ekonomik ve sosyal sorunlara karşı, sivil çözüm alternatifleri üretmektir. Biz tüccarın temsilcisiyiz. Ama yolsuzluk ekonomisi nedeniyle yoksulluk içinde can çekişen geniş halk kesimlerinin feryatlarına kulak tıkamamız beklenemez. Kaldı ki, tüccarın sıkıntıları ile gariban vatandaşın sorunları çoğu kez bire bir örtüşmektedir. Bilgi edinme kanallarının tıkalı olduğu, şeffaflık ilkesinin zerre uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle hırsızlar, vurguncular, her türlü entrikayı devreye sokup, milyarlarca dolarları hortumluyor. Bu çark dönerken de halk uyutuluyor. İşte biz de, hazırladığımız bu raporlarla halka "Uyumayın, her saniye soyuluyorsunuz" ikazını yapmış oluyoruz. Siyasi otoriteye yaptığımız itirazlar sonucunda da, vatandaş adına çok yararlı açılımlar sağlıyoruz. Gün geliyor haksız vergilere isyan ediyoruz. Gün geliyor, karabasan haline gelen fahiş kredi kartı faizi oranlarına karşı avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz. Öncülüğünü yaptığımız bu girişimler, halkın ekenomik yaralarının sarılmasında büyük fayda sağlıyor. Gelelim, bu kadar performansı nasıl gösterdiğimiz sorusuna... Başkan olduğum ilk gün, ATO'nun aynı zamanda, bir "Fikir ve Çözüm Üretme Merkezi" olması için düğmeye bastım. Entelektüel birikimi ve vizyonu olan, halkın sorunlarına karşı duyarlı uzmanlarla çalışmaya başladım. Kurmaylarımla hiç üşenmeden her gün beyin fırtınası yaparak kısa, orta ve uzun vadeli yol haritaları çizdim. Hedeflerimizden sapmamıza neden olacak siyasi baskılara karşı da büyük direnç gösterdim. Amaç, dudaklarınızdan dökülecek "Allah razı olsun" dualarından nasiplenmek... Meramımı anlattım sanıyorum... İyi haftalar...