Ecevit'e açık mektup

A -
A +

Sayın Başbakanım, 12 Ocak 2000 tarihini unutmuyorum. Koalisyon ortaklarınız ile 7.5 saat süren bir zirve gerçekleştirdiniz. Konu, Abdullah Öcalan'ın idamıydı... Toplantı bitti ve Öcalan'ın idamının ertelenmesi kararı çıktı. Karar kamuoyunda büyük yankı buldu. Bir gün sonra TRT'de bir canlı yayına çıktınız. Kelimesi kelimesine şöyle dediniz: "Eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, 'Öcalan hakkındaki idam cezasının infazını erteleyin' istemine uymasaydık, bütün Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimiz ciddî bir buhrana girecekti. Bir kere böyle bir buhran olasılığının ortadan kalkması, tabiî vatandaşlarımızın huzurunu artırmıştır..." Ayrıca, çok önemli bir kararı aldığınızı açıkladınız: "Biz, erteleme istemine uyma kararını alırken, bunu koşulsuz olarak kabul etmediğimizi de açıkça vurguladık. Eğer ne kadar devam edeceği belli olmayan bu erteleme süreci bazı iç veya dış çevreler tarafından Türkiye aleyhinde istismar edilecek olursa, örneğin Türkiye'de yeniden bölücü terörü canlandırma yolunda kışkırtmalar için vesile olarak değerlendirilirse veya Türkiye'de bölücü akımı siyasallaştırma yoluyla karanlık amaçlarına doğru ilerlemek isteyenlerin kullandıkları bir yol haline getirilmek istenecek olursa, o zaman bu ertelemeyi kesme kararını aldık. Veya İnsan Hakları Mahkemesi'nin belirleyeceği süre sona ermiş olmasa bile, eğer bu süreç Türkiye aleyhinde istismar edilecek olursa, gene üç genel başkan bir araya geleceğiz ve bu süreyi sona erdirebileceğiz..." Ve eklemiştiniz: "Şunu da vurgulamak isterim; biz şehit analarının, şehit çocuklarının, ailelerinin acılarını ulusça yüreğimizde paylaşıyoruz. Biz eğer dün geceki kararı almasaydık, Türkiye yeni şehitler verme durumunda kalabilirdi. Bundan bütün şehit analarının, ailelerinin emin olmalarını istiyorum..." *** Ama sayın Başbakanım, Avrupa, her zaman olduğu gibi sizi, bizi herkesi aldattı. Sizin o "iç ve dış çevreler" dedikleriniz, Türkiye'deki bölücü akımı tamamen siyasal bir rotaya soktular. Öcalan, sözde avukatları aracılığıyla, örgütü tamamen kontrol altında tutuyor. Taktikler, stratejiler belirliyor. Terör yeniden hortladı. PKK'lılar çok miktarda C-4 patlayıcısı ile ülkeye sızıyor. Şehit cenazeleri gelmeye başladı... Öldürülen teröristler, kamu araçları ile taşınıyor mezarlıklara... Türk bayrağını yakıyoruz. Yerine konfederalizm bayrağı adı altında paçavralar taşınıyor. Mitinglerde en uç bölücü sloganlar atılıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yetkilileri de, örgütün eskiye göre çok daha tehlikeli hale geldiğini açıklıyorlar. Kısacası, idamın ertelenme kararına koyduğunuz şartlar, delik deşik oldu. Sonra idam cezası kalktı. Yetmedi, adil yargılama olmadığı için yeniden yargılayacağız... Çok merak ediyorum. Zamanı yeniden 12 Ocak 2000 tarihine getirebilsek, yine aynı kararı alır mıydınız?.. Saygılarımla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.