Gazeteci dostum Fikret Bila'nın "Hangi PKK" adlı kitabını okurken, sizin de çok yararlanabileceğiniz bir metinle karşılaştım. Fikret Bila, Genelkurmay'a yazılı olarak soruyor: "Türklerin ve Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ortakları olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden yapılandırılması gerektiği tezini nasıl değerlendiriyorsunuz?" Genelkurmay'dan gelen yanıt şöyle: "Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığının nedeni olan Ulusal Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin Osmanlı döneminden itibaren bünyesinde barındırdığı tüm etnik ve gayrimüslim unsurların katılımıyla yapılmış, Cumhuriyet'in kurulmasını müteakip bütün unsurlar oluşturulan yeni ulus anlayışı içerisinde onurlu bir şekilde temsil edilmişlerdir. Etnik bir temel üzerine kurulmayan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün veciz sözüyle 'Ne mutlu Türküm diyene' özdeyişinde şekillenen bir anlayışla medeni uluslar arasındaki yerini almıştır. Dolasıyla, bugün gelinen noktada, 'Kurtuluşunda ben de vardım, şimdi de kurduğum parçayı koparmak istiyorum' şeklindeki yaklaşımların tamamen bölücü niyetlerden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türkiye'nin üniter devlet yapısı, toplumsal yapımızdan kaynaklanan tarihsel ve geleneksel birlik ve beraberlik fikrini yansıtmaktadır. Bu birlik ve beraberlik ortak bir siyasi kültürün mirası olup, zedelenmeden idamesi hayati önemi haizdir. Türkiye'de herkes eşittir ve birinci sınıf yurttaştır. Uluslararası anlaşmalarla kabul edilen azınlıklar dışında, hiçbir yurttaşımız azınlık değildir. Bu nedenle Türkiye, Lozan'da dil ve ırk esasına dayalı bir azınlığın mevcudiyetini kabul etmemiştir. Bu kapsamda, Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklardan bahsetmek mümkündür. Bunlar da Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerdir. Bu unsurların dışında bulunan ve bu devletin kuruluşunda rol oynayan ve sınırı içinde yer alan bütün unsurlar Türktür ve devletin asli egemen unsurudur." *** Şimdi birileri, "Ben illa da ayrılmak istiyorum" derse, ne olacak? Uuluslararası hukukta hızla gelişen bir teamül var. Ayrılmak isteyen grup ile masaya oturuluyor. Deniliyor ki: "Gel ayrılıkçı kardeş tamam kabul... Ama şu benim yaptırdığım, barajların, hastanelerin, okulların, fabrikaların, yolların, havaalanlarının, binaların, enerji nakil hatlarının, sulama kanallarının vesaire ne varsa maliyetini bir konuşalım..." Feodal beylerin, ağaların, din tüccarlarının ve ne kadar ortaçağ kalıntısı kurumun, tüm direnişlerine ve engellemelerine rağmen, bölgeye yatırım yapan Türkiye Cumhuriyeti'nin bunu söylemeye sonuna kadar hakkı var. Çünkü o paralar sizlerin, benim cebimden çıktı...