Ülkemin dirliği, milletimin birliği için her türlü imkanı kullanıyorum. Bu amaçla bu kez de bir kitap yazdım. Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler" kitabı ile büyük bir hamle yapan Bilgi Yayınevi'nden çıktı. Kitabın adı, "Avrupa Tuzağında Mankurtlaşan Türkiye." Kitaptaki 125 bölümde Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak için oynanan oyunları, birer idam sehpası olan IMF ve Gümrük Birliği gerçeğini, ayrıca Avrupa'nın dünyanın en büyük terör üssü olduğunu göreceksiniz. Kitabın önsözünden bir bölüm aktaralım: "Türkiye'nin bugününü, 'mankurtlaşma' olgusu kadar hiçbir şey, yerli yerine oturtamaz. 'Mankurt', Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un 'Gün Olur Asra Bedel' romanında geçer. Orta Asya'dan Kuzey'e doğru göç eden Juan Juanlar, Kırgızların can düşmanıdır. Juan Juanlar, her fırsatta Kırgız kabile ve oymaklara saldırır, yakıp yıkarlarmış. Juan Juanlar, esirin başını kazır, saç tellerini tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken bir kasap da oracıkta bir hayvanı öldürüp derisini yüzermiş. Sonra taze hayvan derisini, esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Daha sonra elleri ayakları bağlı kızgın güneşin altında bırakırlarmış. Deri kuruyup büzüldükçe, başı saran hayvan derisi mengene gibi olurmuş. Kırgız esirlerin her beşinden ancak bir veya ikisi sağ kalırmış. Sağ kalanlar ise hafızalarını, kimliklerini kaybederlermiş. Juan Juanlar, belleğini yitiren tutsağı alır, yiyecek içecek verirlermiş. Bir süre sonra gücünü toparlayan tutsak, artık bir mankurt haline gelmiştir. Bir mankurt, kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu artık bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köle imiş. Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıymış. Ama mankurt isyanı ve itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış. Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yaratık... En pis, en güç işleri, büyük sabır isteyen çekilmez işleri gık demeden yaparlarmış." Bu söylence, Türkiye'nin bugünkü gerçeğidir. Emperyalizmin Türkiye'yi 'mankurtlaştırma süreci', hemen hemen tamamlandı. İnsanımız, beyinleri dumura uğrayan, ulusuna, tarihine, kültürüne, diline, bütün öz değerlerine yabancılaşmış kalabalıklarla doldu. Yabancılaşmanın ötesinde köleleşme olgusu ile karşı karşıyayız. Beynini ve vicdanını, Batı değerlerine göre biçimlendiren satılık ve kiralık ruhlar ülkesine döndük. İhanet koalisyonlarının oluşturduğu korodan çıkan sesler, vatansever çığlıkları tamamen bastırdı. " *** Umarım kitap yararlı olur. İyi haftalar...