Biz yine; Ermeni masalının Türkiye'yi sinsi bir şekilde nasıl kemirdiğinin üzerinde durarak, duyarlılığımızı devam ettirmek istiyoruz. Ne var ki, belki de ekonomik krizin etkisinden olacak, meslektaşlarımız Fransa tarafından himaye ve tahrik edilen Ermenilerin oluşturduğu tehdidi hâlâ dile getirmiyorlar. Bu hafta, Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi'nin özenle hazırladığı bir çalışmayı, okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz... Fransa Parlamentosu'nun kabul ettiği "Ermeni Soykırımı Yasası" ile Türkiye'yi açıkça tarih önünde mahkûm etmeye çalışırken, bunu başkentleri Paris'te inşa edecekleri bir anıt ile bu konudaki kararlılıklarını göstermeye çalışıyorlar. Resim ve Heykel konusunda dünya kültürüne önemli katkıda bulunan Fransızlar bu yeteneklerini daha önce Marsilya, Paris, Decines, Valence, Alfortville ve Aix en Provance'da inşa ettikleri Ermeni Soykırımı anıtlarına bir yenisini daha ilave ederek ispat etmeye çalışıyorlar. İnsanoğlu binlerce yıllık tarihi içerisinde bir çok savaş ve çatışma yaşadı. Bu savaş ve çatışmalarda milyonlarca insan hayatını kaybetti. İnsanlık tarihi boyunca yapılan savaşlara iki farklı boyutta bakmak mümkün. Bir tarafta istilacı güçler, diğer tarafta yurtlarını bu istilacı güçlere karşı savunan güçler. Fransa tarihine baktığımız zaman Fransa'nın daha ziyade birinci kategoride yer aldığını görmekteyiz. Fransızlar özellikle 16. yüzyıldan itibaren yürüttükleri emperyalist politikalar çerçevesinde dünyanın bir çok bölgesinde gerçekleşen savaşların müsebbibi olmuşlardır. Teknolojinin kendilerine bahşettiği üstün silah gücü ile dünyanın bir çok bölgesini ele geçirerek sömürgeleştiren Fransa, 1789 ihtilali sonrasında ortaya çıkan milliyetçilik akımlarından nasibini aldı. Fransa bir yandan Osmanlı İmparatorluğunu zayıflatmak ve bu sayede Ortadoğu ve Akdeniz'deki egemenlik alanını genişletmek için Osmanlı bünyesindeki azınlıkları, bağımsızlıklarını kazanması için desteklerken diğer yandan da kendi kontrolü altındaki sömürgelerinde milliyetçilik akımlarını bastırmak için her türlü şiddeti kullanmaktan çekinmedi. Özellikle Osmanlı toplumu içerisinde yer alan Ermenileri, Yunanlıları ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşayan halkları Osmanlı aleyhine kışkırtan Fransa, bu toplulukların Osmanlı devletine karşı isyan ederek bağımsızlıklarını kazanmaları için büyük gayret sarfetmiştir. Osmanlı toplumunda Millet-i Sadıka olarak bilinen Ermenileri isyana kışkırtan ve Birinci Dünya Savaşı sırasında müttefikleri olan Rusya ile birlikte Osmanlı ordusunu arkadan vurmalarını sağlamışlar, hatta bunlardan oluşturdukları lejyoner birliklerini kendi üniformaları ile Osmanlılara karşı savaştırmışlardır. Savaş sonunda Ortadoğu'yu ve Güneydoğu Anadolu'yu işgal eden Fransızlar, Ermeni lejyonlarını savunmasız Türk bölgelerine saldırtmışlar. Urfa, Maraş, Antep, Adana'da yapılan büyük katliamların teşvikçisi ve müsebbibi olmuşlardır. Öte yandan milliyetçilik akımlarından etkilenen Fransız sömürgelerinin bağımsızlık hareketleri ise Kuzey Afrika, Orta Afrika, Güneydoğu Asya'da Fransız tarihinde kara leke gibi duran soykırımları da beraberinde getirmiştir. Genelde istila hareketlerinde Fransız Lejyonunu (paralı askerleri) kullanan Fransızlar, bu profesyonel katiller sürüsü aracılığı ile dünya soykırımlar tarihindeki yerini almışlardır. Fransız lejyonunun işlediği soykırım suçlarının bir listesini çıkaracak olursak şu neticelere ulaşırız. Fransızların soykırım girişimleri İkinci Dünya Savaşı sonrasında yoğunlaşır. Bağımsızlıklarını isteyen Madagaskarlıların 1947'de başlattıkları hareket, Fransız lejyonunun sert tedbirleri ile bastırılır. Sonuçta 150 bin Madagaskarlı katledilir. Bu hareketin arkasından Vietnamlıların ulusal kurtuluş hareketi başlar. Fransızlar, 1954 yılına kadar süren bu çatışmada 1 milyondan fazla Vietnamlıyı katleder. Fakat başarılı olamaz. Vietnam bu çatışma sürecinin sonunda ikiye ayrılır ve günümüze kadar gelen Vietnam trajedisinin tohumları Fransa sayesinde atılır. Vietnam'ın son 50 yıllık tarihine bakacak olursak 6 milyon Vietnamlının hayatını kaybetmiş olduğunu görürüz. Bunda da en büyük pay Fransa'nındır. Öte yandan 1954'te bağımsızlıklarını kazanmak için harekete geçen Cezayirliler, Fransa'nın çok sert tepkisi ile karşılaştılar. 1962 yılına kadar süren mücadele sırasında Fransızlar 2 milyondan fazla Cezayirliyi katlederek büyük bir soykırıma daha imzalarını attılar. Kendi tarihlerindeki soykırım lekelerini görmeyen Fransa'nın bu suçlarından dolayı yargılanması ve bu toplumlara karşı büyük bir tazminat ödemesi gerekirken, kendisinin kışkırttığı Ermeni toplumunun uğradığı trajedinin gerçek müsebbibi olan Fransa, bir kaç oy uğruna Türkiye'yi sözde mahkûm etmeye çalışırken, kendisinin işlediği soykırım suçlarını örtbas etmeye ve bunları tarihçilere bırakmaya davet ediyor. Biz de tarihçilerimizi Fransa'nın işlediği soykırım suçlarını ortaya çıkarmaya ve bu soykırımını belgelemeye davet ediyoruz. Bunun yanı sıra sanatçılarımızı ve sağduyu sahibi kuruluşlarımızı Fransız Büyükelçiliğinin karşısına bir "Fransız Soykırımı Anıtı" inşa etmeleri için harekete geçmeye çağırıyoruz. Avrupalı olmanın ve demokratik olmanın yolu bu olsa gerek.