Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Bugünlere kolay gelmedim Görünüşte öyledir. Oysa ben onbeş sene önceden başladım bu işe. Bugünlere geleceğimi de biliyordum. Güzel şeyler yapacağıma inanıyordum. "Benim gibi bir adama ihtiyaç var" diyordum. Karadeniz müziğini kemençenin dışına çıkardım. Karadeniz''de hep kemençe çalınıyordu. Onun da adını "riv riv riv" koymuştular, alay konusu yapmışlardı. Biz bunları aştık. Türkiye''de bazen akşamdan yatıp sabah şovmen olanlar var. Biz onlardan değiliz. Ben yirmi senedir bu konuda mücadele ediyorum. Bugünlere kolay gelmedim. İbrahim Tatlıses''e minnettarım Ama burada bir kıymetli insanın adını yad edeceğim. Bizi İbrahim abi tanıttı Türkiye''ye. Bir gün Kamil Sönmez abiyle birlikte İbrahim abinin şovuna katılmıştık. Kamil abi, sağolsun beni tanıttı O''na. Ben orada türküler okudum, espriler falan yaptım. Tatlıses döndü Kamil abiye, hayretle dedi ki: -Kamil yahu, böyle de bir adam var mıydı Karadeniz''de? Sonra İdobay kurulunca akla gelen isimlerden biri ben oldum. Ondan sonrası malum. Tuttu elimden ve bana gerçekten imkan sundu. Ben müteşekkirim kendisine. Ben Karadenizliyim, o Urfalıdır. Yüreği insan sevgisiyle doludur. Yardımseverdir. Mesleğinin her daim zirvesindedir. Çok beğenilir, ama asla öğünmez. Ağlarsan seninle ağlar, gülersen seninle güler. Çok alçak gönüllüdür. Ben öyle insan az gördüm. Mükemmel bir insandır. Bakın, ben bu son kasette depremle ilgili bir şey yazdım. Okurken başladı gözlerinden yaşlar akmaya. Ve dedi ki, "Bu klibi ben çekeceğim." Bir sanatçının gelebileceği en büyük zirveye gelmiş bir adam, eğer gerçekten gönlünde bu sevgi olmasa, bu kadar candan çalışır mı? İnsan sevgisi olmasa, gözlerinden yaş akıtır mı? Binnaz''a karşı Suzan Yok öyle birşey... Suzan''ın Binnaz''la alakası yok. Ciguli''nin Binnazı ayrıdır. Benim Suzan''ım ayrı. Suzan çok eskiden sevdiğim bir Boşnak kızıydı. Çok da sosyetik biriydi. Çok tahsilliydi. Hiçbir konuda bana uymuyordu aslında. Baktım bu iş, ileride benim başımı ağrıtacak. Aşkımı başlamadan bitirdim. İyi ki de bitirmişim. Ama ondan bana bu şiir kaldı. Suzan''ın hikayesi kısaca bu. Yoksa babamın bile nasihatı vardı bana. Derdi ki: "-Uşağım (oğlum) ne yaparsan yap, evlenirsen yine Karadenizli ile evlen" Çünkü kendi kültürünle evleneceksin. Böylece sorun çıkmayacak. "Deniz Gözlüm"e beklerim Bu benim 90 dakikalık bir filmim. Karadenizliyi oynadım. Niye böyle yaptım biliyor musunuz? İçimde hep ukde idi. Yahu en büyük siyasetçiler, en büyük iş adamları hep Karadeniz''den çıkar. Ama herkes Karadeniz''i Temel, Dursun, Fadime ile tanır. Bu yanlışın düzelmesini istiyorum. İşte bunun için bu filmi oynadım. Yakında herkes izleyecektir. Esra Film''e çektirdik onu. Yönetmeni İsmail Güneş. İbrahim Tatlıses de izledi ve çok beğendi. Herşeyi kolay beğenmez ha... Ama bu filmi izledi. Uzun uzun alkışladı. "Seni alnından öperim" dedi. "Yönetmen İsmail Güneş''i de kutlarım" dedi. Tabii ki ben artist değilim. Boyum da yok. Ama ben doğal halimle oynadım. İki evli diyorlar Yok öyle birşey. Bunun aslı şudur. Bizim Karadeniz''de aile temelleri çok sağlamdır. Evlenip de boşanan yok gibidir. Ama benim başımdan böyle talihsiz bir evlilik geçti. Bazı problemlerimiz oldu. Serde gençlik de vardı ayrıldık. Bu yaşadıklarım için şimdi halen üzülüyorum ve diyorum ki, "Keşke hiç tanışmasaydım da ayrılmasaydım. Keşke böyle bir olayı yaşamasaydım" diyorum. Beni, iki evli diye magazinciler çıkardı. Ben iki evli değilim. İkinci kez evlendim. Hepsi bu. Daha neler çıkarmadılar ki... Zamparalık yaptığımı söylediler. Hiç aslı yoktur. Olamaz da. Manken kızlarla konuşurken kahkaha atmama diyorlarsa o benim konuşurkenki tabii halim. Yoksa ben kendi kültürümün insanıyımdır. Bizde öyle şey olmaz. Televolelere çıkmak niye? Ah nasıl anlatsam. Kimileri vardır televolelere çıkmak için can atar. Gerçi görmedim ama belki üste para bile vermek ister. Kimileri de vardır, televole peşlerini bırakmaz. Bu dünyanın kuralı bu. Ben diyorum ki, özel bir gayretle Televole programlarına katılmak için can atmadım. Atmam da. Ama onlardan gelip çekim yapanları da kovamam... Onun işi de o. Her programımıza en az dört beş kameraman geliyor. Ben nasıl bunlara hayır diyeyim? Ben ne kameraya poz verme hayranıyım, ne de hayır derim. Ama asla bazıları gibi magazin muhabirlerini kapısında bekletmekten de zevk almam. Saatlerce kapısında muhabir bekletenler varmış. Yazıktır. Bunun adı sanatçılık değildir. Muhabir de insandır. Ondan ekmek yiyordur. Bunu böyle düşünmek lazımdır. Diliyorum Allahımdan Hep dua etmişimdir Cenab-ı Allaha: "Ey Allahım. Eğer bana şöhret vereceksen, eğer bana para vereceksen, eğer bana makam vereceksen... Ben de bunları taşıyamazsam, bunlar sebebiyle kültürümden, ahlakımdan uzaklaşacaksam bunları bana verme!.. Ben eğer kendimi inkar etmeyeceksem ver. Allahıma hep böyle dua ederim. Biliyorum zirveye çıkmak zordur. Ama zirvede kalmak daha zordur. İş asıl bu zoru başarmaktır. Herkese selam ve sevgilerimi sunuyorum. İsmail Türüt''ten iki hatıra İki kişiden özür diliyorum Bir sene önce Savaş Ay''ın bir programındaydı. Hatta İbrahim Tatlıses ile Mahsun Kırmızıgül''ün barışmaları için Savaş Ay''ın çaba sarf ettiği programdı. O programda bir de enteresan birşey oldu. Nasıl olduğuna hâlâ şaşıyorum. Bir vesileyle canlı yayına telefonla katıldım. Orada iki hemşehrimle tartışmaya alet oldum. Bunlardan birisi Zihni Cinanlı, birisi Adnan Yılmaz''dı. Onlara gereksiz laflar sarf ettim orda. Onlar da bana sarf ettiler. Olmaması gerekliydi. Ona pişmanım. Bugünkü aklımla yapmam mümkün mü? Bu programda iki kişi barıştırılırken üç kişi kavga etti. Bu olacak şey değildi. Halen şaşıyorum bu nasıl oldu? Burada herkesin huzurunda kendilerinden gerçekten özür diliyorum. Son derece üzgünüm. Bu benim içimde bir yaradır. Aman okuyun çocuklar! Hayatta, hatırladıkça üzüldüğüm, pişman olduğum bir olay var. Ben küçükken de hareketliydim. Bizim zamanımızda okullarda sağcılık solculuk vardı. Diyorlardı ki benim için, "Bu ya sağcı olur ya solcu. Ortada duramaz." Ha bu sebeple okumamı istemediler. Ben de okumadım. Hem de çoklarına nispetle paralı olmamıza rağmen okuyamadım. Bunun ezikliğini zaman zaman çekiyorum. Birgün bir televizyon programında canlı yayında, bir kadının bana söylediklerini hiç unutmam. Sıcak kanlıyım ya, konuşma esnasında elimi eline kondurarak konuşmuşum. Birden elini hızla çekti ve hiç unutmayacağım şekilde "-Dikkatli ol lütfen. Karşında işte bilmem ne kadar eğitim görmüş biri var" gibi sözler edince içimden bir şeyler cızz etti. Canlı yayındaydık hem de. Okusaydım orada o lafı bana söyleyemezdi o kimse. Gerçi herkes onu ayıpladı ama, bu söz bana, hatırladıkça yüreğimi kanatan bir hançer gibi saplandı. O bakımdan özellikle gençlere sesleniyorum. Aman okuyun çocuklar.
ÖNE ÇIKANLAR