''Adapazarı-Gölcük nere, Samsun''un Asarcık nahiyesi nere?.. Arada 500-600 km mesafe var. Depremde Asarcıklı ailelerin yüreği yanar mı? Eğer vade yetmiş ise yanıyor... Gölcük Donanma Komutanlığı''nda çalışmak üzere bu nahiyeden otuz genç Gölcük''e gidiyor... Kimi yeni evli, kimi çiçeği burnunda nişanlı... Hepsi de aynı duyguyu paylaşıyor. Çalışıp para kazanacak ve memleketlerine geri dönecekler... Acı haber tez ulaşıyor Asarcık''a... Otuz gençten 28''i göçük altında...'' "El ile gelen düğün bayram..." Anadolu''da enteresan bir deyimdir bu... Herkesi ilgilendiren bir olay, ister istemez bizi de ilgilendirir anlamında kullanılmaktadır. Söz konusu bütün ülkeyi baştan başa etkileyen deprem olunca, biz de köşemizi deprem ve sonrası olaylara açtık... Nasipse önümüzdeki hafta, Adapazarı depremini doğum sancılarıyla birlikte yaşayan ve deprem sonrası yaşadıklarıyla insanın tüylerini diken diken edecek ailenin dramını anlatacağız... Bir günde tamamlanamayacağı için önümüzdeki haftaya bıraktık... Bugün, depremle ilgili bize ulaşan ufak anekdotları sunuyoruz... * * * Yer, Samsun''un Asarcık nahiyesi... Adapazarı-Gölcük neresi, Samsun''un Asarcık nahiyesi neresi?.. Arada 500-600 km mesafe var. Depremde Asarcıklı ailelerin yüreği yanar mı? Eğer vade yetmiş ise yanıyor... Gölcük Donanma Komutanlığı''nda çalışmak üzere bu nahiyeden otuz genç Gölcük''e gidiyor... Kimi yeni evli, kimi çiçeği burnunda nişanlı... Hepsi de aynı duyguyu paylaşıyor. Çalışıp para kazanacak ve memleketlerine geri dönecekler... Acı haber tez ulaşıyor Asarcık''a... Otuz gençten 28''i göçük altında. Ne gariptir ki, deprem merkezine 600 km uzaklıktaki bir nahiye, bu deprem sebebiyle 28 evladını kaybediyor. Sanki Asarcık''ta deprem olmadı... * * * Çalışıp kazandığı paralarını ne bankaya yatırıyordu, ne kimseye emanet edebiliyordu. Hırsıza karşı da kendi aklınca tedbir almıştı... Kazandığı paralarını mark yapıp bir naylona sarıp sarmaladıktan sonra, evdeki kapıların pervazına yerleştiriyordu... Ne kimsenin aklına gelirdi pervaza bakmak, ne hırsızların... Deprem sonrası her şeyi bırıkap sokağa fırladı herkes... Sabah gün ağardığında ortaya çıkan manzara korkunçtu. Adapazarı''nda her şey alt üst olmuştu. Kendi evi de yıkılmamıştı ama oturulamayacak haldeydi... Aklına kapı arasına yerleştirdiği markları geldi. Yaklaşık 7000 markı vardı. Fazla üzülmedi. Bununla kendini kurtarabilecekti... Biraz ortalık sakinleşip de artçı depremler kesilmeye başladığında bir koşu evine çıktı. Kapı aralığında sakladığı naylon poşeti kaptığı gibi aşağıya indi... Aşağıda kendisini şok eden bir şeye şahit oldu. Ne kadar parası varsa, hepsini güve yemişti. Poşetin içinde mark yerine un ufak olmuş kağıt parçaları duruyordu... * * * Enkaz yığını haline gelmiş apartmanının başında eli çenesinde kara kara düşünüyor, ardından da emrine şükür Rabbim... Cana gelmesin de mala gelsin ne yapalım diyordu... Birbirine geçmiş olsun dileklerini ileten komşularına, duygulu ve nemli gözlerle söyledikleri çok manidardı: -Almanya''da işçi olarak çalıştım yıllarca... Yemedim içmedim para biriktirdim. Emlekli olduktan sonra da gelip buraya yerleştim. Kırkbeş yılım çalışıp kazanmakla geçti... Kırk beş senede edindiğim malım mülküm, 45 saniyede yerle bir oldu... Tek tesellim, canımızın kurtulmuş olmasıydı... * * * Ve yine Gazeteci yazar, Samsun''lu Halk Şairi Ali Kayıkçı''nın depremle ilgili bir şiiri: Bir dakika yetti sana!. Hani oğlun, hani kızın? Niye ''cep''ten geçmez sözün? Niçin çarşaf gibi yüzün? Bir dakika yetti sana, Acizliğin anlasana! Hani villan hani yazlık? Yapsana biraz pazarlık, Çöküntüler bir mezarlık, Bir dakika yetti sana Bu musibet anlayana. Hani paran mark-doların? Çek senet ve altınların, Sekreterler, hatunların Bir dakika yetti sana Toz toprak karıştı kana. Kayıkçı der her şey fani. Tenler işte, canlar hani? Kim imiş mülkün sultanı? Bir dakika yetti sana, Canı ada sen Canan''a.

