İstanbul''dan Ahıskalı Murtaza İzzetoğlu''nun, Hamid Amca ismindeki bir Ahıskalı''dan dinleyip kaleme aldığı Rus zulmüyle ilgili hatırasını yayınlamaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. 1920''li yıllarda yapılan Türk-Rus anlaşmasıyla Ahıska Türklerinin bulunduğu köylerden bir kısmı Türk toprakları, bir kısmı Rus topraklarında kalmıştır. Bir gün Rus tarafında kalan köylerden birine baskın düzenler gibi çıkagelen Rus askerleri, köydeki çocuk kadın, genç ihtiyar kim varsa köy meydanına toplar ve hükümetin emriyle köyü derhal boşaltmalarını ister. "Kalabalıkta bir uğultu, bir şaşkınlık yaşanıyor hemen... Ama bölük komutanı "Çünkü!" diyerek fırsat tanımıyor köylüye. -Çünkü, sizlerin hayatını tehlikede görüyor hükümet!.. Sizi tehlikeden kurtarmak için yapıyoruz!.. Bir ses yükseliyor kalabalığın arasından: - Ne tehlikesi bu? Cevap çok enteresan... Sanki köylüyle alay eder gibi: - Aldığımız bir istihbarata göre, Türklerin buraya saldırma ihtimali var... Eğer saldırırlarsa, sizi öldürebilirler!.. Konuştuğuna belki kendi de inanmıyor ama, şu anda söz onun... Çünkü komutandır... Yine soruyor aynı ses: - Peki bizim civârımızda Ermeni ve Gürcü köyleri de var... Onları niçin köylerinden almıyorsunuz?.. Türkler saldıracak olurlarsa, Hıristiyan Ermeni ve Gürcü köylerine saldırmayıp da Müslüman Türk köylerine mi saldıracaklar? Bu ukalâca (!) soru, bölük komutanının canını sıkmış, dişlerini gıcırdatmıştır ama, az önceki sahte kibarlığını da bozmak istemeyip şu yalanı söylemiştir utanmadan: - Biz sizi onlardan daha çok sevdiğimiz için önce size geldik... Biliyorsunuz asker çok konuşanı sevmez!.. Ne denildiyse onu yapmak zorundasınız!.. -Bizi nereye götüreceksiniz peki? - Bugün akşama kadar hazırlanacak ve Özbekistan''a hareket edeceksiniz!.. Görünüşte ikisi de Rus topraklarıdır. Dolayısıyla bu göç zor da olsa yapılacaktır. Ama gerçekten emniyet açısından mıdır? Ah öyle olsaydı keşke. Artık emir çıkmıştır, boşaltılacaktır bu köy... Direnenlerin âkıbeti herkes tarafından iyi biliniyor... Bir kurşunluk bedelleri var hepsinin... Emir büyük yerden... 418 seneden beri emek verip, kendinize vatan ettiğiniz bu köyden, evinizden, bağınızdan, bahçenizden alınacak, nasıl ve ne şekilde olduğu asla bilinmeyen meçhul bir istikamete götürüleceksiniz. Hamid amca çocuk o zaman...Göç etmelerinin sebebini biliyor bilmesine ama, yine de çocuk olduğu için stratejik önemini bilmiyor elbet. Ama çok hazindir ki, ne yatak ne yorgan, hiçbir şeye el sürmeden köyden alınıp giden bu insanların ardından ağlayanlar var. Kim mi bunlar? Köylünün bırakmak zorunda kaldığı küçük ve büyük baş hayvanları... Gerçi onların lisanları yok. Söz söyleyemezler ama, koyunların meleyişi, tavukların gıdaklayışı, kedilerin miyavlayışı, köpeklerin havlaması, gözünün önünden hiç gitmiyor ''Çocuk Hamid''in... Hayvan, hayvan iken bu ayrılığa dayanamıyor, sahibinin kendisinden uzaklaştırıldığını hissediyor demek... Peki yerinden, yurdundan göç edilmeye zorlanan bu halk nasıl dayanacak bu ayrılığa, bu zulme!.. Onca köylüyü, maden ocaklarındaki kömür vagonlarına doldururlar balık istifi... Meçhule giden yolculuk başlamıştır. Kaç saat gitmişlerdir yük vagonlarında peki? -Tam yetmiş saat vagon içinde tangır tungur götürdüler bizi... Yetmiş saatten sonra mola verdiler de, ancak biraz uzatabildik ayaklarımızı... Her ihtiyaç vagon içinde olmak zorundaydı... Neticede, Özbekistan''a varıldığında plânın ikinci kısmı başlar... Köyün insanlarını, en fazla beş aileyi geçmemek üzere gruplara ayırdılar... Ve her beş aile grubunu bir köye yerleştirilerek, birbirlerinden tamamen uzaklaştırıldılar. Bu asimilasyona boyun eğmeye elin mahkûm. Böylece eriyip yok olacaksın... "Hiç olmazsa köyler arası da olsa birbirlerine gidip gelerek birbirleriyle teselli olmaya çalışsalar, moral bulsalar bâri?" "Olmaz efendim... Tam on iki sene, köyden dışarı çıkmak yasaktır bu beşer kişilik ailelere..." Her Özbek köyünde, Ahıska Türkü''nden beş aile... Bu aileler köy içinde, çocuklar büyümüş delikanlı olmuş, gençler ihtiyarlamış aile büyüklerinden çoğu zulme dayanamayıp terk-i dünya etmişlerdir... İşte Rus zulmüne maruz kalan Ahıska Türklerinin hal-i pür melali böyledir."

