Efendim, malumunuz emekli Orman Yüksek Mühendisi Kenan Ünaldı beyefendi, köşemizin iyi bir okuyucusu olduğu gibi, aynı zamanda sürekli hatıra gönderen en sadık müdavimlerinden biri. Hatıralarını gündeme denk düşürmek için gayret göstermesi de ayrıca takdire şayan. Kendisine, bu yaşta bu gayretinden dolayı teşekkür ediyor, deprem sonrası Mehmetçiğin kazma kürek yardıma koşma olayının, basındaki akislerini değerlendiren enteresan bir anekdotunu yayınlıyoruz: "7. Cumhurbaşkanına uzunca bir şiir göndermiştim: "Şan-şeref, han-hamam; âkıbet toprak, Ondan geldik ona döneriz gene Örnek olsun düşen şu yeşil yaprak Eyy! Eşref-i mahlûk bu gaflet de ne? Paydos! Oyun bitti derler bir gün de." Dörtlüğüyle başlayor ve devam ediyordu. Bu uzunca şiirime 1993 yılında Sayın Kenan Evren''in verdiği cevap şöyleydi: "13 Eylül tarihli mektubunuzu aldım. Hakkımda beslediğiniz güzel duygular ve gönderdiğiniz şiirler için teşekkürler ederim. Ben de size en iyi dileklerimi selâm ve sevgilerimle sunarım." Sayın Kenan Evren''le geçmiş bir hukukumuz var. Kendileri Isparta''da Tümen Komutanı iken ben de orada Orman Başmüdürü idim. Birgün, öğretmen okulu civarında birlikte bir gezinti yaparken, etrafın yeşilliksiz kupkuru bir alan olduğunu belirterek demişti ki: "Müdürüm gel burasını ağaçlandıralım." Kendileri emek, ben de teknik yardım yapacaktım. Böylece bu işbirliği sonucu orayı, gözlere ve gönüllere ferahlık veren hoş bir görüntüye dönüştürecektik. Aldığımız bu ortak karar üzerine ben hemen alanı sınırladım, terasların çukurların yerlerini işaretleyerek gereken malzemeyi hazırlardıktan sonra, Paşa da başlarında subayları çavuşları olduğu halde 25-30 kişilik bir ekibi iş mahallinde bulundurdu. Ancak; daha ilk gün ilk kazma vuruşta gördüm ve tesbit ettim ki asker, silâhı tutan ele kazma-kürek almaya kesinlikle sıcak bakmamakta. O, üzerinde böyle üniforma olduğu halde "amelelik" yapmayı, haklı olarak "onurlu kimliğiyle" bağdaştıramamakta. Bunun sonucu olarak, daha bir iki gün geçmeden önce miktar azaldı, ardından mesai aksatmaları başladı ve teknik çalışmaya özen gösterilmez oldu. Tavsadıkça tavsayan bu tutum karşısında tabii amaca ulaşılamadı. Zira asker kutsal görevi dışındaki meşguliyetlere esas hizmeti aksatıcı angarya gözüyle bakıyor. 15 Kasım 1999 tarihli bir gazetenin birinci sayfasında deprem bölgesine kurtarma çalışmaları için gelen, elinde kazma-kürekli bir grup askerimizin resmi yer alıyordu. Resim alt yazısında da şöyle deniliyordu: "Asker bu kez tüfeği bıraktı, baştan kazma-kürekle geldi. Bu benim işim diyerek geldi. Mehmetçik amelelik mi yapacak kompleksini aşarak geldi." Hayır; Mehmetçik, sırtında o onur üniforması olduğu halde, silâh yerine eline verilen kazma-kürekle çalıştırılırken, unutmayalım ki "Mehmetçik amelelik mi yapacak?" kompleksinden asla uzak kalamaz, kalamıyor. Ben biraz önce verdiğim örnekle de, bu halet-i ruhiyeyi bizzat yaşayarak tesbit etmiş bulunuyorum. O halde âfetlerde, hemen "Ordu nerede?" deyip kazma-kürekli askerin koşuşmasını beklemekten artık vazgeçelim. Buna Orman Bakanlığı tipik bir örnektir. Orman yangınlarında Bakanlık "Ordu nerede?" demeden, önce bu konuda yetiştirip teknik donanımla hazır bulundurduğu ekibini ânında âfet mahalline yetiştiriyor. Çaresiz kalınca da ordunun yardımına başvuruyor. Zira elbette ordumuz âfetler karşısında bağdaş kurup oturacak değil. Ancak; öncelik özel ekiplere düşmektedir. Sanırım başta Başbakanlık olmak üzere, yerel yönetimler ve valilikler doğal âfetlerde vakit geçirmeden harekete geçecek etkili bir sistem geliştirilmesi yönünde büyük bir gayret içindedirler. Bu suretle ordumuz da rahatlayacak ve bir manevi ve vicdani eziklikten kurtulacaktır. Memnuniyetle görüyoruz ki, felâketten aldığı ders üzerine İstanbul ilk kez bir âcil kurtarma merkezi oluşturarak, araç-gereçle donatılmış 75 kişilik ekibi faaliyete geçirmiş bulunuyor. Basınımız da böyle bir sistemin hizmet yüklenmesi yolunda desteklemede bulunmalıdır. Öyle "Mehmetçik amelelik mi yapacak kompleksini askerimiz aşmıştır" yollu yayın yerine, ordumuzu asıl hizmetini aksatacak meşguliyetlerden uzak tutacak sistemler bulunmasını teşvik etmelidir. Saygılarımla...

