Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İzmir''den Emel Turan''ın hatırası, Bağ-Kur mağdurlarından ziyade, vatandaşın, üstelik de bir hanımın bürokrasi çarkında nasıl örselendiğini göstermesi bakımından hayli ilginç... Kendimi dikkatli ve açıkgöz olarak biliyordum. Çalıştığım masamdaki evraklarımın çalındığını farkedince anladım ki, bu işin açıkgözlülükle pek de alakası yokmuş. Nasıl üzüldüğümü anlatamam... Bir hafta boyunca yaşadığım bu olayın stresini üzerimden atamadım. Çantam ve cüzdanımın çok pahalı olduğuna mı yanayım, içindeki paralarımın gitmesine mi? Yoksa bir yenisini temin etmekte zorlanacağım birçok değerli eşyam ve evrakımın gitmesine mi?.. Fakat en kötü olanı da, Bağ-Kur karnemin de gitmiş olmasıydı. Bu karnenin tekrar çıkartılması acaba nasıl mümkün olacaktı? Çalışan bir bayandım. Ha deyince iş yerimden izin alabilecek miydim? İzin alsam bile, izin süresinde işlerimi takip edip tamamlama imkanım olacak mıydı? Neyse, izin alıp Bağ-Kur''a gidip durumumu anlattım. Karnemi kaybettiğimi söyledim. Bana verilen cevap çok sıradandı: -Gazeteye ilan vermeniz lazım. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Vergi Dairesi ve Tapu Müdürlüğü''e ait olan dört kağıdı onaylatmanız ve faks kağıdını çekmeniz, muhtarlık kağıdını imzalatıp getirmeniz gerekiyor. Bunları makine gibi sıralamak güzel ama, ben ilk defa başıma gelen bir olay sonrası, bunları nasıl ve nerelerde onaylatacağım? Biraz açıklama yapmaz mı insan? Ama nerde... Hepsi bu kadar, şimdi çekil kenara ve başkasına yol ver... Yeniden bir iki kelime bilgi alabilmek için ısrar ettiğimde, hayvan azarlar gibi azarlandığımı hissettim. "İşte kağıtlar elinde ya bayan!" diyor ve "Daha ne istiyorsun?" der gibi suratıma bakıyorlardı... Neyse, benim asıl sorunum çantam çalındığında değil, şimdi başlıyormuş... Gazeteye ilanımı verdim. Bu dört ayrı yere nasıl gittiğimi bir ben bilirim bir de Allah, herbirinde ayrı kuyruk, herbirine ayrı gün... Ama çaresiz herbirine tekar teker gidip evrakları imzalattım. Kendi adım ve soyadıma faksımı da çektirdim. Muhtarlıktan evrakımı da mühürlettirdim... Ama aradan tam üç hafta geçmişti. Sadece faksı bile 10 gün sonra vermiştiler. Bütün evrakımı alıp giderek, işlemleri yaptırdığımı söyledim. Artık işimin hallolması gerekiyordu. Bana ne deseler beğenirsiniz? -Bayan, siz bu yerlere niçin birer kağıtla gittiniz? İkişer kağıtla gidecektiniz? Birer kağıtla olmaz. Ben şimdi ne yapacaktım? Örneğin Emekli Sandığına gittiğimde hem şimdiki soyadımla hem de evliyken aldığım soyadımla ilgili ikişer kağıt gerekiyormuş. Bunu duyunca çıldırdım. Madem öyle de ilk gittiğimde neden bana dört yerine sekiz kağıt verilmemişti? Neden görevli durumu izah etmemişti?.. Ayrıca faksı da kendi adıma değil, ayrıldığım eşimin adına çektirmem gerekiyormuş. Sinir ola ola Bağ-Kur''dan çıktım. Dolaştığım bütün yerlere tekrar gitmem gerekiyordu. Her birine ayrı bir gün, her bir yerde ayrı bir kuyruk, sıra bekle imzalat vs... Bunca zahmeti, bir görevlinin konuyu açıklamadan elime tutuşturduğu noksan evrak yüzünden mi çekecektim? Evet öyleydi ama, o görevli bu hatasının bedelini asla ödemiyecekti... Tamı tamına bir on günümü daha vererek, bu işlemleri yeniden tekrarladım... Bu kez çok şükür bitti diyordum. Bağ-Kur''a vardığımda bana, "Hepsi tamam ama tapu olmamış" demesinler mi? Neymiş efendim. Tapu binası 5 katlıymış. Her kat, 1, Bölge, 2, Bölge diye bölgelere ayrılmış. Ben sadece 1. Bölgeye imzalattırmışım. Meğer hepsine imzalattıracakmışım. Orada utanmasam ağlayacaktım... Aradan birkaç gün geçti. Tapuya gidip o işlemi de yaptırdım. Elim mahkumdu. Kimi kime şikayet edeceksin ki?.. Gene Bağ-Kur''a gittim. Bu kez, "Tamam üç gün sonra gel karneni al" dediler. Üç gün sonra gittiğimde karnemi elime verdiler. O kadar ki, yeniden bir prüz çıkarmadıklarına ben bile şaşırmıştım... Bir karne bu kadar mı değerliymiş meğer... Kaybedilen bir karneyi çıkartmak bu kadar mı zor ve zahmetliymiş... Şimdi karnemi yanımda taşımıyor, adeta kilitli çekmecelerde gizliyorum. Ama sorumluların vurdumduymazlığını kime söyleyeceğimi de bilemiyorum!..
ÖNE ÇIKANLAR