"Anlat bakalım buraya niçin geldin?"

A -
A +
"Seni askere alalım da evrakları nasıl tamamlayacağız, ne kaydın var ne nüfus cüzdanın!.."

Askerlik şubesinde mesai sonrası çaylarımızı bitirene kadar bizimle sohbet eden askerlik şubesi başkanı albay, oradaki çaycıyla ilgili hatırasını anlatıyordu:
"Çocuk, adının olmadığını söyleyince şaşırdım:
-Oğlum, koskoca delikanlının nasıl adı olmaz? Nerede oturuyorsun sen?
Hay sormaz olaydım. Aldığım cevap bir kez daha içimi titretti.
Nöbetçi askerlerin duymasını istemez gibi biraz öne eğildi:
-Ben sokak çocuğuyum albayım, dedi. Ailem trafik kazasında yok olmuş. Benim kimim kimsem yok. Ben köprü altında büyüyen birisiyim.
Şaşırmadım desem yalan olur. Ama önce içeri girmemiz gerekiyordu. Genci yukarı odama aldım. İçi ısınsın diye bir çay söyledim. Karnı açtır diye bir tost yaptırdım. Ama meraktan da duramıyorum. Sorumu tekrar ettim:
-Anlat bakalım buraya niçin geldin?
Gözleri çakmak çakmak anlattı:
-Ne gidecek yerim var ne kalacak yerim. Ne anam var ne babam. Kim olduğumu nereli olduğumu bile bilmiyorum.
-Eee?
-Şimdi yaşım büyüdü komutanım. Askere gitmek istiyorum.
-Kaç yaşındasın?
-Yaşımı bilmiyorum ama...
Her şeye dürüstçe ve içten cevap vermesi hoşuma gitti. Biraz ajite ederek sınamak istedim:
-Sen şuna yiyecek ve yatacak yerim olmadığı için buraya geldim desene...
Boynunu büktü. Demek ki onda da samimiydi. Bizi büyük bilip sığındığına göre elimden geleni yapmalıydım.
"İyi öyleyse" dedim. "Seni askere alalım. Ama evrakları nasıl tamamlayacağız? Ne kaydın var ne nüfus cüzdanın; bir fotoğrafın bile yok oğlum!"
"Beni bırakma komutanım" dedi usulca: "Sen benim babam ol ne olur..."
Yani karşımda aslan gibi delikanlı böyle söylerken reddedebilmem mümkün mü? İster istemez bir yola girdik.
Nerede büyümüş, kimler tanıyormuş gibi sorulardan yola çıkarak gencin nüfusta kaydını bulana kadar üç dört ay geçti. Allah kimsenin başına vermesin. Bir trafik kazası sonrası dağılan bir yuvadan arta kalan bir garip işte.
Fotoğrafını çektirdim. Muhtardan ikametgâhını çıkarttırdım. Kimliğini nihayet ortaya çıkarttık. Ancak yine bir pürüz vardı... Nüfusa kayıtlarına göre askere çağrılması için daha dört ayı vardı. Bu çocuk askere gitmeyi bir kurtuluş olarak görüyordu. Mevzuat ise buna izin vermiyordu. Çocuğu sokağa atmak kolaydı. Ama zor olanı nasıl başaracaktım? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.