Müstear isimle hatırasını yayınladığımız Şenay hanımın hatırasına, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Almanya''ya işçi olarak giden ailenin büyük kızı, lise son sınıftan mezun olduğunda Yehova Şahitleri denilen Hıristiyan bir gruba dahil olmuştur. Aile, kızını kurtarmak için mücadeleye başlamıştır ama, geç kalmışlardır. Ortanca kızının da aynı akıbete düşmemesi için, Müslüman bir ailenin dindar bir oğluyla evlendiren aile, "Çok şükür ortanca kızımızı kurtardık" diye sevinmiştir ama, Almanya''dan gelen bir telefon, bu sevinçlerini yarıda bırakmaya yetmiştir. Çünkü ortanca kızları da, Yehova Şahitlerine katılmıştır... "Biz, ikinci kızımıza mı yanalım, damadımızı mı teselli edelim diye üzülürken damadımızın verdiği kararla hepten yıkıldık. Çünkü damadımız, istemeyerek de olsa kızımdan ayrılmak istediğini, bu evliliğin böyle yürüyemeyeceğini belirtmişti. Ve korktuğumuz sonuç Nisan 1977''de gerçekleşti. İki yıllık evliliğin ardından damadım kızımdan ayrıldı. Gerçi kızımız kocasını sevmişti. "Beni bu şekilde kabul et" diye direniyordu ama damadımız kabul etmemişti. Aralarında yaptıkları tartışmalar, ayrılıkla noktalanmıştı... Belki ölüm çok daha acıydı ama, bu iki kızım da yapacağını yapmışlardı bize... Ateş düştüğü yeri yakıyor. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Şu durumda biz de ister istemez damadımızın yanında yer aldık. Onu destekledik. Zavallı çocuk, ekonomik yönden zor şartlar altında yuva kurmaya çalışan biriydi. Elin gül gibi çocuğunu, kızım Ayla perişan etti. Çocukcağız, üzüntüsünden okuluna devam edemedi. Okulunu dondurmak zorunda kaldı. Bugüne kadar, çalmadığımız kapı kalmadı. Hiç kimseden bu konuda ciddi bir yardım göremedik. Biz kimseden maddi bir destek veya yardım beklemedik, beklemiyoruz. Evet zengin değiliz ama bin defa şükürler olsun, kimseye de muhtaç değiliz. Şimdi kendi kendimize hep aynı soruyu sorup duruyoruz: "Allahım, biz nerde hata ettik." Hiç değilse ortanca kızım Ayla''yı o cemaatin içinden nasıl kurtarırız bilmiyorum. Büyük kızım Aysel ile aramızda hiçbir bağ kalmadı. Zaman zaman anne olarak ben telefon açarsam görüşüyoruz. Ama söz dönüp dolaşıp ne zaman ki dini konuya geliyor. O zaman hiç acımadan pat diye suratıma telefonu kapatıyor. Allahım, kızımızın o insanlara, o insanların inançlarına hizmet etmesi bizi çıldırtıyor. Telefon edebileceğim tek yer, çalıştığı iş yeri. Ne evini ne adresini biliyoruz. Bu durum bir anne baba için ne kadar acı bir şey. Kızım Ayla, okulu geçen yaz bitirdi. Avukatlık stajına 1 Nisan''dan itibaren başlayacaktı. Şu anda Stuttgart (Landes Cirakasse) bir bankanın merkez bürosunda çalışıyor. Dört lisan biliyor. Bize yardımcı olmak isteyenler, "Biz onu Türk toplumunun içinde, sosyal aktiviteleri olan, kültürlü bir cemiyetin içine çekelim" diyorlar ama babası ile biz bunu nasıl başarabiliriz ki?.. Biz 32 seneden beri Almanya''da yaşadık. Bizim ona verebileceğimiz böyle bir çevre ülkemizde yok ki... Kızım, eşinden ayrıldığı halde onu hâlâ seviyor. Ama o insanlardan ve o dünyanın görüşünden asla kopmuyor. Ne olur bir çare istiyorum... Hep diyorlar ki, ortanca kızınızı oradan kurtarırsanız, büyük kızınız da tek başına orada barınamaz. Ama o cemaatin arasına girenler, içki kumar tutkunu gibi oraya bağımlılık kazanıyorlarmış. Ben on senedir çocuklarıyla mücadale eden bir anne olarak orada onlara ya hipnotize olarak veya bilmediğimiz herhangi birşeylerin yapıldığına inanıyorum. Bazı kimseler, "Çocuğunuzu kurtarayım derken siz de o cemaatin içine kayarsınız" demişlerdi de çok korkmuştuk. Kızım Ayla, bir Türk arkadaşına bir keresinde itirafda bulunmuş. Demiş ki, "Bu dinin içine nasıl oldu da girdim, ben de bilmiyorum." Akıllarda hep soru işareti... Mutlaka fiilen birşey yapmak lazım ama nasıl? Kaç kere Arena programını aradım. Ama cesaret edip de bürolarına gidemedim. Bir skandal olup bu şekilde ekranlarda kendimizi teşhir etmek istemiyorduk. Onurumuza dokunuyordu. Ama diğer tarafta da çaresizlik yaşıyorduk. Göz göre göre çocuklarımız elden gidiyordu. Çocuklarımıza başkaları sahipleniyordu. Dayanılacak gibi değildi... Devamı yarın

