"Kahve içerken yine böyle daldı gitti Cemile abla... Bu defa sordum: Sende bir şey var, ama bana söylemiyorsun!"
Kızının düğününe hazırlanıyordu Cemile... Ah nasıl seviniyordu. Sanki kendisi gelin olsa bu kadar sevinmezdi. "Kızımı beğendiler" diyordu. "Damadım pek iyi, dünya iyisi bir oğlan" diyordu... Damadının mesleğiyle de övünüyordu insanlığıyla övündüğü kadar...
Şehirdeki çeyiz mağazalarının altını üstüne getiriyordu dolaşırken... "Ay şu çift kişilik nevresim ne harika...", "Ay şu masa örtüsü tam onların masasına göre...", "Ay şu havlunun güzelliğine bak... Damadım bunu kesin beğenir...", "Ay şu porselen fincan takımını mutlaka almalıyım..."
"Şu tül tam mutfaklarına göre..."
Böyle heyecan içinde gezip dolaşırken birden dururdu olduğu yerde... Hafakanlar basar, yanakları kızarırdı... Sonra ter dökülürdü tombul yanaklarından aşağı...
-Ne oldu Cemile? Bir şeyin yok ya, derdim.
-Yok iyiyim, birden içim bir tuhaf oldu da, derdi...
Yeni başlamıştı onda bu hal... Bir sırrı vardı ama söylemiyordu. Biraz sonra kendi kendini motive eder, "haydi geçti... kalk gidelim" derdi...
En yakın arkadaşı olarak ben vardım yanında... Kapı komşumuzdu zaten... "Benden duyduklarını kimseye söyleme ha!" diye söz alarak anlatırdı her şeyini...
Bir gün eşimi işe yolladıktan sonra kahve içmeye çağırmıştım:
"Cemile gel kahve içelim" dedim... Kızı Betül'ü de çağırdım ama Betül gelmek istemedi... Çok uykusuzmuş, dinlenecekmiş...
Kahve içerken yine böyle daldı gitti Cemile... Biz bizeydik. Bu defa sormadan yapamadım:
-Cemile sende bir şey var... Ama bana söylemiyorsun!
-Yok bir şeyim Zeliş'im...
-Ama gözlerin dalıp gidiyor. Terletiyor bak seni içindeki sıkıntı... Yoksa beni dosttan saymıyor musun?
Artık dayanamamıştı. İçini yakıp kavuran sırrı benimle paylaşmaya karar vermişti:
-Sana güveniyorum, bunu kimselere söyleme Zeliş'im!
-Söylemem Cemile. İnan ki söylemem.
Sonra o iri siyah gözlerinden boncuk gibi dökülmeye başladı yaşlar... Öyle sessiz ve mahzun ağlıyordu ki ciğerim parçalandı... Söyleyemiyor, konuşamıyordu...
"Kızım galiba benden utanıyor" dedi iç çekmekten konuşamaz halde. Sonra sarıldı boynuma sarsıla sarsıla sessizce ağladı: "Kızım beni beğenmiyor Zeliş'iim, beğenmiyor" diye...
"Bismillah onu da nereden çıkardın Cemile? Betül öyle bir kız değildir" dedim ama bir tuhaf olmuştum. Biraz ağlayıp sakinleşmesini bekledim. Sonra gözlerini sildim derdiyle dertlenmiş olarak. Biraz sakinleşti: "Yüzüme karşı söylemedi ama kayınvalidesi ile beni gözleriyle kıyaslarken yakaladım" dedi... DEVAMI YARIN