Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
"Bu defa farklı bir şey oldu. Meğer sürücü bayanmış. Bayan ama ne bayan... Boy desen en az bir seksen... Kilo desen belki 130... "Dev anası" gibi bir şey... Şöyle yavaşça kapıyı açıp, ağır ağır dışarı çıkarken görseniz zaten şaşırıp kalırsınız. Bizim herife baktım, kadının yanında çöp gibi kalakalmıştı... Kadının sesi de iri mi iriydi..." Konya''dan "Pembe" rumuzuyla yazan okuyucumuzun hatırası tam ukala tiplere göre... "Eşim bu yazdıklarımı okusa, evin altını üstüne getirir. Ama ben yine de yazacağım. Onu ilk tanıdığımda, çok havalı bir tipti. Hep süslü püslü gezer, saçlarını dana yalamış gibi ıslatarak tarar, sokakta kocaman çerçeveli iri gözlüklerle dolaşırdı. Öyle boylu poslu falan da değildi. Sıska biriydi ama, havasından kendini bir şey zannettiği gibi, çevresindekileri de etkilerdi. Ne bileyim ben de etkilenmiştim ondan. Derken nasipte varmış evlendik. Evliliğimizin sekizinci yılındayız. İlk zamanlar dış görünüşünden etkilenmiş olarak ondan çekinirdim. Sonra baktım ki, bizimkinin sadece havası var. Hani o sokakta fiyakalı fiyakalı gezen adamı, sabahleyin yataktan kalktığında bir görseniz şaşar kalırsınız. Kedi yavrusu gibi... Hele bir dili var ki dostlar başına... Bir şeye kafayı taktı mı, artık ondan vazgeçiremezsiniz... Her şeyi bahane ederek sürekli kavga çıkartır. Bizim oralarda bir laf vardır. Derler ki, "Keçinin uyuzu çeşmenin yalağından içer." Bizim adam da aynen öyle. Hep kendini beğenir. Hep kendi haklıdır... Ama ben gerçeği gördükten sonra, onu tınmadım bile... Başkalarının yanında, kocamdır diyerek saygıda kusur etmiyorum ama, evde yalnız kaldığımda ben de açıyorum ağzımı yumuyorum gözümü: -Çok konuşma!.. Ben seni biliyorum işte... Bana da hava yapma... Öyle deyince susar kalır. Tabii susacak, böyle karıyı nerde bulacak. Sokakta onun hiçbir hatasını yüzüne vurmuyorum. Havasını bozmuyorum. Öyleyse o da evde bana hava yapmayacak... Bizim bir arabamız vardı. Onun kazandığı parayla almamız mümkün değildi ama, kayınpederimle babam bize yardım ettiler. Hiç olmazsa bir yerden bir yere giderken ayağınız yerden kesilsin diye bize ikinci el bir araba aldılar. Ooo artık arabamız oldu ya, bizimkinin havasına diyecek yok... Direksiyona, sanki altında son model Avrupa araba varmış gibi kuruluyor. Her gün bir oto aksesuarı takıyor arabanın bir köşesine. Ona göre arabası da arabası... Onu da anladım ama, yola çıktığında, bir kere olsun kavga etmeden bir yere gittiğimizi hatırlamıyorum desem yalan olmaz. Hemen el frenini çektiği gibi arabadan fırlar. Sanki akbaba gibi yürür karşıdaki adamın üzerine... Allahım her defasında da bizimki haklı çıkar. Ee ne olacak, elin adamı tutup da bir deliyle mi uğraşacak. Sırtını sıvazlıyorlar hemen: -Tamam beyefendi. Sen haklısın. Kusura bakma... Bizimki de sanki hapishane gardiyanları gibi kasıla kasıla arabaya geri dönüyor. Diyordum ki: -Hey kurban olduğum Allah. Bir gün de biri çıksa da şöyle ağzının payını verse ne olur. -Sen ne diyorsun be? -Ne diyeceğim, bıktım senin sokakta ona buna sataşmandan. Utanıyorum artık senin bu uygunsuz hareketlerinden. Adam gibi yola gitmeyi ne zaman belleyeceksin bilmem ki!?. Derken bir gün ne oldu bakın... Bir kavşakta ışıklara yaklaşıyorduk. Önümüzde de bir otomobil normal halinde gidiyor. Sen tut, ani bir hareketle süratlen. Ve o arabanın önünden kıvrılıp öne geç ve dur. -Ne yaptın? -Yeşil yanınca ilk ben geçmek için süratlenip öne geçtim. Ne var bunda... Biz böyle demeye kalmadan, ardımızdan "küt" diye bir ses duyduk. Tabii, aniden önüne geçtiğimiz otomobil duramamış gelip arkadan bize çarpmıştı. Gerçi fazla şiddetli değildi. Tamponu vurmuştu sadece... Ama bizimki durur mu?.. Şimdi burayı ana-baba gününe çevirir. Dediğim gibi oldu. Hemen el frenini çekip el kol hareketleriyle bağıra çağıra indi arabadan. Allahım bu adamdan bıkmıştım. Ben de indim mecburen. Kavga edecek olursa, karşıdaki adama söyleyip de ayıracağım. Ama bu defa farklı bir şey oldu. Meğer sürücü bayanmış. Bayan ama ne bayan... Boy desen en az bir seksen... Kilo desen belki 130... "Dev anası" gibi bir şey... Şöyle yavaşça kapıyı açıp, ağır ağır dışarı çıkarken görseniz zaten şaşırıp kalırsınız. Bizim herife baktım, kadının yanında çöp gibi kalakalmıştı... Kadının sesi de iri mi iriydi: -Bir şey mi oldu beyefendi? Bizimki süt dökmüş kedi gibiydi. Tampona bakıyormuş gibi yaparken, mırıltı halinde kekeledi: -Yok birşey hanımefendi. Benzi kül gibi olmuştu korkudan. Ha şöyle dedim içimden... Arabaya bindik gidiyoruz ama, gülmekten yerlere yatıyordum... İnanın aradan altı ay geçti. Bir daha bizimki yolda kimseyle kavga falan etmiyor... Oh be...
ÖNE ÇIKANLAR