“Öyle ya, onca zaman beklenen bebeği hemen üç ay içerisinde tanıdıkları bakıcıya nasıl emanet ederlerdi?..”
Mehmet Said Arvas Hocamın, "Dua Reçetesi" isimli kitabını büyük bir dikkat ve hayranlıkla okuyordum. Gerçekten herkesin başucunda bulundurması gereken bir hazine değerinde...
Duanın önemini örneklerle anlatıyor. Hepsi birbirinden tesirli, etkili örnekler. Bunlardan birini okurken, bundan on yıl kadar öncesine gittim. Beni çok düşündüren bir hatıram canlandı gözlerimde… Ve her zaman olduğu gibi yine çok sevdiğim köşemde siz kıymetlilerimle paylaşmak istedim...
2004 yıllarının başlangıcında bir türlü düzeltemediğimiz maddi sıkıntılarla mücadele ederken, üç ay sonra dünyaya gelecek olan bir bebeğe bakıcı olarak iş bulmuştum. Zengin insanlardı. Üç katlı lüks villada ikamet ediyorlardı.
Birbirimizi tanımak, eve alışmak bahanesiyle doğumdan üç ay önce haftada üç gün iki vesaitle villaya gidiyor, evin bütün işlerini yapıyordum.
Yemek, temizlik ütü… Zayıf bedenime ağır gelse de katlanmak mecburiyetindeydim... Anne adayı genç bayanın geçerli güzel bir mesleği vardı. Yani kariyer sahibiydi.
Sağlıklı, zengin olduğu gibi kendisini el üstünde tutan kariyer sahibi ve branşında başarılı bir de eşi vardı. Kısacası bir eli yağda bir eli balda, yediği önünde yemediği ardından bir hayat sürüyordu. Dünyalık olarak bütün nimetlere sahipti.
Bütün bunlara rağmen mutsuz gibiydi. O da bir tarafa etrafındaki insanlara hırçın davranıyordu... Benden on yaş daha gençti. Aslında anne olmakta biraz geç kalmıştı ama kendisi öyle istemişti. Evliliklerinin üzerinden on yıl geçmişti. Bu zaman zarfında çocuk istememiş, dünyanın her yerini gönlünce gezmiş dolaşmıştı. Hırçınlığının sebebini ise hamileliğine bağlıyordu.
Derken üç ay çabucak geçti ve beklenen bebek dünyaya geldi. Bu arada, anneanne ve dede de bebekle beraber villaya geldiler. Öyle ya, onca zaman beklenen bebeği hemen üç ay içerisinde tanıdıkları bakıcıya nasıl emanet ederlerdi?
Benim iş durumum yine aynı şekilde devam ederken, aileye üç kişi daha eklenmiş işim daha da ağırlaşmıştı.
Üstelik o zamanın şartlarına göre çok komik bir ücret veriyorlardı. Durumuma içerliyordum ama bir şey diyemiyordum. Anne bir erkek çocuk dünyaya getirmenin keyfiyle evin kraliçesi olmuştu. Tabiri caizse herkese mum tutturuyordu. DEVAMI YARIN