“Hiçbir konuda beni anlayacak, hiçbir konuda benim de derdimi anlatacak kimsem yok!..”
Ben annemi dövmüyorum… Ama her gün anneme “ah niye yaptın bunu bana, niye?” diye kendi kendimi yiyip bitiriyorum.
Kimseye derdimi söyleyemiyorum. Kimse kimsenin hâlinden anlamaz ki… En yakınımdan en uzağıma kadar çevremde herkes beni beceriksiz, aptal, menfaatçi, tembel, kumarbaz biri olarak görüyor…
Benden söz ederlerken “hayırsız” diyorlar. Kimse beni adamdan saymıyor. Hiçbir konuda beni anlayacak, hiçbir konuda benim de içimi döküp derdimi anlatacak kimsem yok…
Ve işin daha acısı çevremdekilerin benim hakkımda söylediklerinin hepsi doğru. Ama bu geleceği ben hazırlamadım kendime… Ben bunların hepsini hak etmekle beraber annemin bana olan yanlış anneliğinden kaynaklandığını kimseye söyleyemiyorum…
Gerçi artık dedikleri gibi geçmiş olsun… Bu yaştan sonra şurada kaç yıllık ömrüm kaldı onu da bilmiyorum. Takır takır öksürürken ciğerlerim ağzıma geliyor âdeta… Şu meret sigarayı içmeyeyim diye kaç kere niyetleniyorum ama tek başıma izbe odalarda ondan başka bir dostum yok.
Hayatımın üçte ikisi beyhude geçti hâlen evim ocağım yok. Kardeşim ev ocak sahibi oldu, ben hâlen işsiz güçsüz bir sokak çocuğuyum. Gece geç saatte yatıp sabah geç saatte kalkıp, gündüzün tamamını kahvelerde kuru sandalye üzerinde geçiren bir zavallıyım.
Evet birçok genç gibi günümüzün uyuşturucu illetine çok şükür yakalanmadım. Böylesi ortamlara takılmadım ama içki ve kumar yakamı bırakmadı.
Ah annem… Ah annem… Ben çocukken eve geç gelsem "nerede kaldın" diye sormazdı...
Babam sormaya kalktığında da önüme geçer “ne bunaltıyorsun çocuğu, sen hiç geç kalmadın mı?” diyerek bana arka çıkar, babamı sustururdu…
Çok severdi beni annem… Öyle çok severdi ki bana hiçbir sorumluluk vermezdi… Ben evin has oğluydum. Küçük kardeşimin ayakkabısı olmasa bile ona ayakkabı alma konusunda ısrarcı olmayan annem, ben yeni bir ayakkabı istediğimde benim ayağımda ayakkabı olsa bile ertelemez, gider babamı ikna ederek bana yeni bir ayakkabı alırdı. Metin’im ayakkabısız gezmesin derdi… Kardeşime ise benim eskilerimi giydirir ve “neyi varmış, giy işte" derdi...
Bana niçin bu kadar düşkündü onu da bilmiyorum. Diğer kardeşime niçin bu kadar ilgisizdi onu da bilmiyorum. Aynı anadan aynı babadan özbeöz kardeştik. Ama görenler "siz öz müsünüz?" derlerdi. Hâliyle çok şımarık bir çocuk olup çıkmıştım. DEVAMI YARIN