“Bu çağrıyı duyunca ayağım yerde kesilmiş gibi koştum. Bir nefeste arabaya yetiştim...”
Bir cuma namazına gidişimle ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Abdestimi aldım ellerimi ıslatarak üzerimdeki harç toz çamurları vb. temizledim yola revan oldum. Kendi kendime “a Orhan’ım Allah seni yarattı ona kulluk etmen için, nasıl cumayı unutursun?” diye hayıflanıp duruyordum.
Çünkü yedi, sekiz yaşımdan beri namazımı kılardım. Hiç kazam yoktu, eskilerin söylediği şekilde ehli tertiptim yani tertip düzen sahibi hiç aksatmadan namazını kılan kimseydim...
İki yüz metre kadar yürüdüm. Cuma ezanı okunmaya başladı. Daha dört kilometre yolum var. Bir saate ancak gidebilirdim. Cuma namazına kavuşma umudumu kaybettim. Hem işten olduk hem de cumadan olduk” diye kendimi suçluyordum.
Yine kendime şu misali anlatarak teselli veriyordum. Kaplumbağa hacca gitmek için yola çıkmış. Demişler ki: “Ey kaplumbağa! Sen bu yürüyüşünle hacca katiyen varamazsın...” Kaplumbağa da demiş ki:
“Varamasam da hiç olmasa o hac yolundan ölürüm ya...”
Allah kalplerdeki gizli açık bütün niyetleri bilendir. Bu duygu ve düşüncelerle inancımdan ve niyetimden hiç tereddüt etmeden, hiç hızımı kesmeden yürümeye devam ettim...
Baktım şantiyeden siyah gıcır gıcır konforlu bir araba geliyor. İçinde iki kravatlı kodaman bey oturuyor. O arabadan bizim Akhisar’da hiç yoktu. “Bu çamurlu üstüm başımla kim beni arabaya alır” diye hiç el de kaldırmadım. Araba beni otuz metre kadar geçti durdu. Bir bey camı açtı;
“Delikanlı biz şehre gidiyoruz sen de şehre gidiyorsan gel arabaya bin, seni de götürelim” diye seslendi:
Ben bu çağrıyı duyunca âdeta ayağım yerden kesilmiş gibi sanki uçarak koştum. Bir nefeste arabanın arka koltuğuna oturdum. O güne kadar ilk defa böyle güzel ve konforlu bir arabaya binmiştim.
Adamlar beni Hilalliye Camisi'nin kapısında bırakıp gittiler. Hilalliye Camisi o zamanlar çatılı küçük bir cami idi. Caminin içine girdim. İç ezan okunmaya başladı. “Oh” deyip müsait bir yere oturdum. Cenab-ı Allah beni Cuma namazına yetiştirdi ya artık ölsem de gam yemem. İş güç ise hiç de umurumda değildi.
Hilalliye Eğitim Vakfı’nın kurucusu merhum Şahin Yılmaz Hoca da bu caminin imam hatibiydi.
Şahin Hoca, otuzlu yaşlarında simsiyah sünneti saniyeye uygun güzel bir de sakalı vardı. Hem âlim hem de ilmiyle amil ihlaslı bir zat-ı muhteremdi. DEVAMI YARIN