“Ben gerçeği öğrenene kadar, öğretmenim de babama karşılaştığında niyetini söyler”
Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Öğretmen biraz sonra elinde bir defterle girdi içeri. Herkesle birlikte ben de ayağa kalktım. “Günaydın çocuklar” deyince, “Sağ ol!” diye bağırdık; hep birlikte.
Sonra masasına geçip oturdu. Defterini açtı. “Yoklama yapalım önce” deyip üçüncü sınıftan başladı. Numarası ve adı okunan, ayağa kalkıp “Buradayım!” diyerek oturuyordu. Sonra ikinci sınıf, sonra da mini mini birlere geldi sıra. Beni ne zaman okuyacak diye bekleyip durdum ama ne numaram okundu ne adım… Defteri kapatıp çıktı gitti öğretmen. ‘Belki ilk günüm olduğu için adımı yazmamıştır deftere’ diye düşünüp ertesi günü bekledim umutla.
Ne o gün ne sonraki gün!.. Üç koca gün geçti de adım okunmadı yine. Baktım ki sonuç değişmiyor, gitmeyiverdim ben de. Ne işim vardı benim, numaram ve adımın okunmadığı bir okulda?
Birkaç gün geçmişti. Okul bahçesinde yaşıtım komşu çocuklarla oynarken, “Erkan!” diye bir ses duydum. Başımı kaldırıp baktım ki, okulun kapısı önünde eliyle, “Gel, gel!” işareti yapıyordu; bana öğretmen. Oyun arkadaşlarım “Öğretmen kızdı herhâlde burada oynamamıza” diye düşünüp kaçıştılar. Sevinçle koştum ben, öğretmenin yanına.
“Erkan, sen okula kaç gündür niçin gelmiyorsun bakayım?” diye sordu.
“Siz her sabah yoklama yapıyor; herkesin numarasını, adını okuyor, benimkini okumuyorsunuz. Numaram olmayan, adım okunmayan bir okula niçin geleyim ki?” deyince:
“Ay, ben senin numaranı ve adını okumayı nasıl unutmuşum! Numaran olmaz olur mu? 106… 106 senin numaran.” Sene sonu geldiğinde herkese karne verip bana vermeden çıkıp giderken, koştum öğretmenin peşinden.
“Bana karne vermediniz öğretmenim.”
“Ay!.. Unuttum Erkan senin karneni. Ama üzme sen kendini. Bütün derslerin pekiyi senin… Ben babana söylerim. ‘Erkan’dan çok memnunum!’ derim” demesi yetti de arttı bana.
Ben gerçeği öğrenene kadar öğretmenim de babamla karşılaşınca bir gün niyetini söyler:
“Haklı çocuk… Sen bir zahmet Akseki’ye gidip nüfus cüzdanını çıkart gel de resmî olarak kaydedelim okula. Bir yılı boşa gitmiş olmasın böylece” demiş. Öğretmen olmak böyle bir şey işte değil mi?
Hüseyin Erkan
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...