“Bir müddet sessiz bekledikten sonra mırıltı hâlinde dudaklarından dökülmeye başladı kelimeler...”
Ama burası hapishane… Sen ve düşüncelerinden başka bir gündem yok ki… Sağa bak sorunların, sola bak dertlerin yanı başında gölge gibi seni takip ediyor…
Beyninde çözemediğin her düşünce, attığın her adımda bir kıymık gibi batıyor, içini acıtıyor…
İşte bugün sabah oldu… Beynimde koskoca bir ses peydahlandı:
“Randevu gününe bir gün daha yaklaştın!”
Allah kahretsin… Ben o gün ziyarete çıkmayacağım. Çıkmayacağım diyorum sana çıkmayacağım. O alçağın yüzünü görmeyeceğim…
Ama kendime bile sözüm geçmiyor gibi o günü kafamda saymaya başlamışım… Bu ne hâl ya Rabbi?
Ve saniyelerin ay olduğu, günlerin yıl olduğu bir geçmez zaman, tesbihin taneleri gibi birer birer geçip gitti parmaklarımın arasından…
Nihayet işte o gün gelmişti… Sabah ilk ben uyanmıştım koğuşta sanki. Daha doğrusu uyudum mu ki?
Kalbim duracak gibi… Ziyaret saati geldiğinde ismimin okunmasını istemeye istemeye istiyordum…
Derken duyuldu benim adım da:
“Ziyaretçin var!”
Bu hâli yaşamayan bilmez. Allah kimseye de vermesin… Beynim istemese de, ayaklarım ziyaretçi bölümüne gitmeye başlamıştı bile. O namussuz adamla göz göze geleceğimi bile bile gittim. Bana yapacağı itirafın ne olduğunu öğrenmek durumundaydım çünkü. Benim ve onun bildiği sır neydi?
Ve işte o an… Ne o benim yüzüme ne de ben onun yüzüne bakabiliyordum.
Şu kadarını görmüştüm ki, ben hapishanede nasıl kahrolmuş isem, o da dışarıda aynı şekilde perişan olmuş, kelimenin tam anlamıyla çökmüştü…
Bir müddet sessiz bekledikten sonra mırıltı hâlinde dudaklarından dökülmeye başladı kelimeler:
“Bana ister inan ister inanma! Ama sana doğruyu söylüyorum… Sen, nasıl bu sırrı kimseye söyleyemiyorsan, ben de söyleyemiyorum. Artık orta yerimden çat diye çatlayacağım. Geceleri kâbus görüyorum. Eğer benim de katil olmamı istemiyorsan beni dinle. Bana inan… Sana yemin ederek söylüyorum. Senin karının namussuzluğu yok.
Benim de senin namusunda zerre gözüm olmadı. Kimsenin namusunda da olmaz… O akşam sana söylediğim söz, benim o durumu bildiğimden değildi. Bana da boşboğaz karım söylemişti. O an şaka olsun diye ağzımdan çıktı. Keşke çıkmaz olaydı. Sonucun böyle olacağını bilsem söyler miydim?
Ama artık çok geç. Sen bir öfkenin kurbanı oldun...
DEVAMI YARIN