Beterin beteri varmış!..

A -
A +
 “O koltukta artık öldürseler de duramazdım. Bir yaralı ceylan gibi zıpladım yerimden...”
 
Dişimin kökünü sanki ben kırmışım gibi bir de azar işitmiştim insafsız diş hekiminden:
-Ne biçim şeysin! İnsanı doğru dürüst çalıştırmıyorsun!
O koltukta artık öldürseler duramazdım. Bir yaralı ceylan gibi zıpladım yerimden. Odadan kaçarcasına çıktım. Annem de çaresiz peşimden geldi. Bendeki paniği gören kadıncağız bir şey diyememişti…
“Ben böyle dişçi görmedim” diyordum ama başıma gelecekleri nereden bileyim. Hem de Ereğli’de falan da değil, İstanbul’un göbeğinde, Kadıköy’de.
Olacakla öleceğe çare bulunmaz derler. Dişimin ağrısı dur durak bilmiyordu. Bir çare de bulamıyorduk. Derken bir ay kadar sonra bir vesileyle İstanbul’a gelmiştik.
Kadıköy’de bir “dişçi” tabelası gördük. Tabelasında “röntgen çekimi” de yazıyordu. Ah nereden de gördük, görmez olaydık. Annem dedi ki:
“Buralar büyük yerler. Gelmiş iken o damak içinde kalan çürük dişin kökünü temizletelim.”
Tabelasında “röntgen” de yazdığına göre donanımlı bir diş hekimi olmalıydı.
Hem dişimizin filmini çeker. Ne kadarı kırılmış, ne kadarı içeride belli olur. Böylece hem hekim çekimini ezbere yapmaz hem biz korku içinde beklemeyiz.
Bu hekimi önceden biliyor muyuz? Hayır öylesine işte. Kendi kendimizi ikna ettik aslında. Röntgen yazısına güvendik belki de. Yaşlıca bir hekim buyur etti. Durumumuzu anlattık. Röntgen cihazı olduğu için ona geldiğimizi de ısrarla belirttik.
“Teşekkür ederim” falan demedi. “Cihaz çalışmıyor” filan da demedi. Sadece “geçin oturun bakalım koltuğa” dedi. Koltuğa uzandım. “Aç ağzını bakayım” dedi. Açtım.
Dişin durumunu gördü. Ardından “tamam, hallederiz” türü bir şey söyleyip morfin yaparak dişimi uyuşturdu. Birkaç dakika sonra da elinde bir tornavida, dişimin etrafını didiklemeye başladı. Dişin kenarlarını oymaya çalışıyordu ki fecaat bir şeydi.
Ağzımın içi kanla dolmuştu. Beynim zonkluyordu. Alnımdan yanaklarıma ter fışkırıyordu. Koltuğa ellerimle öyle bir sarılıyorum ki sanki kopartacağım. Ama adam zerrece aldırmıyordu.

Konya Ereğli’deki hekimin çekerken kırdığı parçadan sonra bu ihtiyar hekim de içeride kalan parçayı çıkartmaya çalışıyordu. Artık kollarına yapışmaya başladım. Dayanamıyordum. Derken bir iğne daha yaptı uyuşsun diye. O da sinire mi geldi, damara mı geldi, parçalanan damaktan akan kanın duracağı yoktu. Röntgen çekecek diye geldik. Cihaz bozukmuş, nereden bilelim. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.