Bugünkü hatıramız, Almanya''dan e-mail geçerken isminin yayınlanmasını istemeyen okuyucumuza ait. Okuyucunun ismini vermek istemeyişinin nedenini zaten hatıradan sonra anlayacaksınız. "Hani bilgisayarlar için baş belası olan virüs tehlikesi, geçenlerde cep telefonları için de konuşulur olmuştu. İşte 30 Nisan 1999''da çıkan haberde, daha önce bilgisayarları vuran Çernobil virüsünün şimdi de cep telefonlarını vuracağı yazıyor ve insanların dikkatli olmaları isteniyordu. "3 Mayıs''ta, cep telefonlarına gelecek merkezi bir mesajın ardından, devreye girecek olan virüs, SMS''lerde E-E Proma zarar verecek. Virüs ayrıca yüklü telefon faturalarının gelmesine sebep olacak" deniyordu. Her ne kadar yetkililer, söz konusu virüsün etkisinin olmadığını belirterek "Endişeye gerek yok" mesajı verseler de, insanlar ister istemez bu konuya duyarlı hale gelmişlerdi. Herkes o günü birbirine haber veriyor ve bir gün önceden gece saat 00.00''dan önce telefonunu kapatmasını söylüyordu. 3 Mayıs, Pazar gününe denk geliyordu. Ama işim gereği biz o gün çalışıyorduk. Nerden estiyse aklıma bir muzırlık geldi. Dedim ki, "Zaten herkes stres altında. Şu insanlara bir şaka yaparak biraz olsun değişik hava yaşamalarını sağlarım." İnternette cep telefonlarına ücretsiz mesajlar geçilebilen bir yer bulmuştum. Açtım orayı. Başladım bende kayıtlı olan arkadaşların cep telefonlarına mesajlar geçmeye. Herbirine İngilizce olarak yazıyordum: "Merhaba... Sizi çok özledim... Sizi çok seviyorum. Öpüyorum. Görüşmek üzere... Ben Çernobil!.." Bu mesajları geçtikten sonra beni aldı bir heyecan... Dur bakalım bu işin sonu ne olacak... Kendi kendime hem sonucu merak ediyorum, hem de içimdeki sırrı paylaşmaya bir arkadaş arıyorum. Derken en yakın arkadaşıma yaptığım haltı anlattım. Fakat kimseye söylememesini de sıkı sıkıya tembih ettim. Nasıl olsa, yemek saatinde herkes bu konuyu konuşacak, ardından bir kahkaha tufanıyla günü kurtaracaktık.. Derken öğle yemeği geldi. Daha yemekhaneye girer girmez, herkesin ağzından Çernobil kelimesini duyar oldum: -Sana da geldi mi virüs? -Hiç sorma, galiba biz babayı yedik... Mesajı alınca beynimden vurulmuşa döndüm... -Yahu önce bir mesaj geliyormuş, sonra yapılan görüşmeleri defalarca kaydediyormuş. İnanılmaz rakamlar çıkıyormuş. -Allahtan ki söylediniz. Ben hemen telefonu kapatayım. Bir daha da üç gün boyunca açmayayım.. Bunu söyleyen kimseye içimden "Sen görürsün, biraz sonra senin telefona da mesaj geçeyim de o zaman anlarsın" diye söyleniyorum... Keyfime diyecek yok... Bizim şaka tuttu. Herkes bu konuyu konuşuyor... Derken baktım bütün herkes işi gücü bırakmış, hatta herkes önündeki yemeğin bile farkında değil. Suratlar asık... Herkes kara kara düşünüyor. İşte bir başkası konuşuyordu şimdi: -Az önce benim telefonumu açtım. Bana da gelmiş. Hemen yetkilileri aradım. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Böyle bir belayı önceden bildikleri halde, neden bizi kandırdılar. -Tabii ya, hiçbir şey olmaz demişlerdi kardeşim... -Onları mahkemeye vereceğim. Fazla fatura gelsin ödemeyeceğim... "Eyvaah" dedim içimden... "Biz şaka yapalım derken, ortalığı birbirine karıştırdık... Allah vere de sırrımı söylediğim arkadaş kimseye açıklamasa bari... Yoksa bir çuval incir berbat olacak..." Yerimden kalkıp usulca ayrıldım oradan. Yüreğim tıpır tıpır ediyordu. Bir duyan olsa, belki beni bir güzel haşlayabilirlerdi. Aslında bu kadar korkunç bir sonuca gideceğini bilsem hiç yapmazdım... O gün akşamı nasıl ettiğimi bir ben bilirim bir de Allah... Allahtan arkadaşım da kimseye söylemedi de, yavaş yavaş o mevzu unutuldu. O gün bugündür halen kimseye açıklayamadım. Şimdi bu hatırayı yazarken bile ismimi o yüzden açıklayamıyorum. Ama arkadaşlarım arasında bu yazıyı okuyanlar varsa onlardan da özür diliyorum. Teknolojik şaka mı? Bir daha tövbeler olsun...

