Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Fahri müfettişlik kartıyla ilgiliydi 14 Aralık''taki yazımız... Eğitimci yazar Ziya Özanlar, elindeki kartı göstererek özetle diyordu ki: "Bu kartın yetersizliğinden mustaribim" Yazıyı okuduktan sonra e-mail geçen sayın Hüseyin Avni Güven ise, onlarca fahri trafik müfettişinin duygularını bakın nasıl dile getiriyor: "Yazınızı ilgiyle okudum. Ama bence biraz daha birşeyler eklemek lazım diye düşünüyorum." Dedikten sonra, önce kendini tanıtıyor sayın Güven: "Benim 24 yıllık ehliyetim var ve yirmidört yıldır da, otobüs dahil her türlü aracı kullandım. Yine bu süre içersinde Allah''a şükür hiç kazam yok. Onun için de kendimi bu konuda biraz bilgili ve ilgili zannettiğim için, herkesin birşeyler yapması gereken trafik kazalarına karşı, "Ben ne yapabilirim?" düşüncesiyle emniyete yaptığım müracaat sonucu Mersin''de ilk olarak atanan "Fahri Trafik Müfettişleri"nden biri oldum. Peşin hükümsüz ve son derece iyi niyetle başladım görevime. Çünkü amacım sadece ve sadece günden güne artan trafik canavarını durdurmak için gücüm nispetinde katkıda bulunmaktı. Bu konuda öyle samimi ve öyle gayretliydim ki, emin olun suç tutanak evraklarımı bile kendi cebimden para harcayıp bastırdım. Yine aynı duygu ve sorumlulukla, hatasını gördüğüm araç sürücülerine ceza yazmaya başladım. Daha doğrusu ne tür hata yaptıklarını yazıp emniyete ulaştırdım. Artık onlar kanunun gerekli maddesine göre cezayı ödettireceklerdi. Yine birgün, çok sevdiğim bir arkadaşımın hatasını gördüm. Yanlış şeritte araba kullanıyor ve trafiği tehlikeye düşürüyordu. Dedim ki içimden: "Eğer arkadaşım diye buna ceza yazmazsan, bu işi yapmanın hiçbir anlamı kalmaz!" Ve ona da ceza yazdım. Arkadaşım olduğu için de beklemeye başladım. Acaba arkadaşıma ceza ne zaman gelecekti? Ama maalesef ceza gelmedi. Bendeki hayal kırıklığını düşünebiliyor musunuz? Dedim ki, "Öyleyse şimdiye kadar yazdığım hiçbir kimseye cezası ulaşmadı." Kalkıp emniyete gittim. Durumu araştırdığımda aldığım cevap ilginçti: "-Biz ceza makbuzlarını kesiyor ve ilgili vergi dairesine gönderiyoruz. Ceza ihbarını vergi dairesi yapıyor." Sonuç enteresandı. Trafik şube müdürlüğü görevini yapıyor ama, maalesef vergi dairesi ihbar yapacağı zarfa yapıştıracak pul parasını bulamadığı için ihbarı gönderemiyordu. Peki ne oluyordu? Bu ceza makbuzu aracın dosyasına giriyor ve araç ne zaman el değiştirirse o zaman alım satımda ceza da tahsil ediliyordu. İyi de bu araç 10 sene sonra el değiştirecekse, on sene önceki suça ceza almanın anlamı neydi? Cezanın caydırıcılığı ne olacaktı? O zaman ben ne amaçla ceza makbuzu düzenleyecektim? Madalyonun bir de diğer yanı var. Yapılan araştırmalara göre en çok kazayı otobüs şoförleri ve kamyonlar yapıyordu. 2000 yılına gelindiği şu günlerde, şehirlerarası yollarda 90 km. hız sınırına uyabilmek mümkün mü? Hangi araç bu sınıra uyabilir. Herkesin altında jet gibi otobüsler var. Hepsi ortalama 120-130 km. hız yapıyor. Ama yapılan kontrollerde aracın takometresi 90-95 gösteriyor. Çünkü hepsinin takometresi kurcalanmış. Ben özel aracımla eğer 150 km. hız yaparsam bir otobüsü ancak sollayabiliyorum. İşim gereği devamlı surette otobüs yolculuğu yapıyorum. Sürat yaptığını, hatalı araç solladığını, yakın takip yaptığını, şerit ihlallerini gördüğüm otobüse ceza yazdığım zaman, trafik şube müdürlüğü cezayı aracın plakasına yazmakta ve şoför hem puan hem de para cezasından kurtulmaktadır. İyi de hani cezaların caydırıcılığı? Oysa bir şoförün puan cezasının dolması demek ehliyetinin, yani ekmeğinin elinden alınması demektir. Bunu hiçbir şoför göze alamaz ve kurallara uymak zorunda kalır. Bir de otobüs terminalinden kalkışta alkol muayenesi yapılacaktı. 8.8.1999 akşamı İzmir''den 22.30''da Ankara''ya giderken, yine 9.8.1999''da Ankara''dan Mersin''e gelirken bindiğim otobüs firmalarının şoförlerine hiç alkol muayenesi yapılmadı. Yani anlaşılan bu kokuşmuşluk, yalnız televizyon kameraları olunca uygulanıyor, diğer zamanlarda ise hayatı gerçekten temiz ve dürüstlük olan İçişleri Bakanımız sayın Sadettin Tantan''ın emirlerine rağmen kulak arkası ediliyor. Sayın Bolat, biliyorum belki çok acı oldu; ama bu duygularımı, iki yeğeni, iki yengesi ve bir amcasını trafik terörüne kurban etmiş bir fahri trafik müfettişinin yakarışları olarak kabul edin."
ÖNE ÇIKANLAR