Buruş buruş on liralık

A -
A +

Mustafa Kemal Üniversitesi, Mühendislik Mimarlik Fakültesi'nde, İnşaat Mühendisliği Bölümünde Araştırma Görevlisi Makina Yüksek Mühendisi sayın Mustafa Demirci'nin gönderdiği mail, bir çocukluk anısıyla ilgili. "Hayatım boyunca hiç unutmadığım ve unutamıyacağım bir hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum. Ben dört çocuklu anne baba öğretmen olan bir ailenin çocuğuyum. İlkokul yıllarıydı... Yaz tatilini geçirmek için köyde bulunuyordum. Normalde Adana'da oturuyorduk. Köyümüz Kadirli'nin yeşillikleri bol şirin bir köyü. Okulların kapanmasını her sene iple çekiyordum. Çünkü yaz tatilini her sene ailecek köyde geçiriyorduk. Köy hayatı tabii ortamıyla ister istemez ilgimi çekiyor olmalıydı ki, benim hayatımda çok önemli bir yeri vardı. Köye gittiğimde balık tutabiliyordum. Deresinde yüzebiliyordum. Ne bileyim çocukça duygularla suyla oynamak çok ama çok güzel geliyordu. Bütün senenin yorgunluğunu, şehrin bunaltıcı havasını bir anda unutmak belki de köydeki bu güzellikler sayesinde mümkün oluyordu. Tüm yazın nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Kalabalık amca çocuklarıyla birlikte hemen her gün yüzmeye gidiyorduk. balık tutuyorduk. Onları közde pişirip yemenin zevkini çıkartıyorduk. Ama bazen yalnız kalmak istediğim anlar oluyordu. Böcek seslerinden kuş seslerinden başka hiçbir sesin olmadığı uçsuz bucaksız kocaman arazide yapayalnız kalmak... Bunu da ara sıra yapıyordum. Köye giden ıssız yolun kenarında oturuyor, tek başıma düşünüyordum. Ellerimi düşünüyordum, ayaklarımı düşünüyordum. Karıncalara bakıyor, ağaçlara bakıyordum. Başımı göğe kaldırıp bulutları seyrediyordum. Sanki, kendi kendime bir şeyleri muhakeme ediyor, sanki hayatı anlamaya çalışıyordum... Yine böyle bir günde tek başıma yürürken, aklıma, bizi yaratan Allahın kudreti geldi. Dedem hep söylerdi: Gönülden gelerek Allaha dua ettiğiniz zaman dualarınız kabul olur. İçimden dua etmek geldi. Değişik bir duyguyla dua etmek istedim. Sanki duamın kabul olup olmadığını hemen o anda test edecekmişim gibi. Dedim ki: Allahım gözlerimi kapatıp sana yalvarıyorum. Etrafımda döneceğim ve parmağımın ucunu bir tarafa çevirip, sonra o yöne gideceğim. Gözümü açtığımda parmağım hangi yönü gösterirse o yönde benim karşıma on lira çıkart. Çocukluk duygusu işte. O anda ne isteyebilirdim ki? Belki o parayla horoz şekeri alacaktım. Sonra kendi dediklerimi yapıp, gözlerimi kapattım. Sonra kendi etrafımda şöyle bir döndüm. Sonra rast gele bir istikamete doğru bir süre gittim. Durdum. Gözlerimi açtım ve parmağın geldiği yere baktım. Gözümü açtığımda parmaklarımın arası bir çalılığı gösteriyordu. Ve çok enteresan ki, çalılıkların arasında buruş buruş olmuş, yağmurdan ve güneşten solmuş bir on liralık kağıt banknot duruyordu. O an nasıl sevindiğimi bilmem anlatabilir miyim? Ben bir dilekte bulunmuştum ve o dileğim hemen yerine gelmişti. Şimdiki aklımla düşündüğümde aslında o sadece bir tesadüftü. Ama çocuk ruhumla Allaha dua etme konusunda beni ne kadar etkilemişti. Yıllar geçti ama hâlâ o gün o paranın çalılıklar arasında durduğu hal gözlerimin önünden gitmez. İnsan zaman zaman şüpheye düşebiliyor. İsyan edebiliyor. Ama ben böyle durumlarda hep bu durumu hatırlıyorum. Allaha olan inancım daha da güçleniyor. Bu olayı bu yaşıma kadar çevremdeki herkese her vesileyle anlatmaya çalıştım. Çocukça bir haldi ama olağanüstü bir durumu vardı. Çevremdeki insanların da zaman zaman ümitsizliğe düştüklerini biliyor ve bu çocukluk hatıramı anlatarak bir bakıma onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu hatıramın daha büyük kitlelere ulaşmasını istediğim için size yazmaya karar verdim. Çünkü inanıyorum ki, dua etmek kadar insanı ferahlatan bir başka duygu yok...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.