“Cezaevi koğuşunda, gardiyanın sesiyle irkildim. Adımı okuduktan sonra ilgisiz bir şekilde ünledi!..”
Şu an cezaevindeyim. Suçum ise cinayet. Beni deliler gibi seven benim de deliler gibi sevdiğim biricik karımı öldürdüm ben. Hem de beş yaşındaki bebeğimizi anasız babasız bırakarak… Hem de zavallının hiç suçu yok iken.
Hâkimin sorularına cevap verirken o an bu duygulara sahip değildim. İşlediğim cinayetin pişmanlığını yaşıyordum ama yaptığım işin de yapmam gerektiğine inanıyordum. Dudaklarımdan sadece iki kelime dökülüyordu:
-Namus cinayeti.
-Pişman mısın?
-İnsan öldürdüğüm için “evet” ama namusumu temizlemem gerektiği için pişman olduğumu söyleyemem.
Hâkimin gözleri, sözlerimi çok iyi anladığını ifade ediyordu. Gereği düşünüldü ve 26 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldım.
Hiç önemli değildi… Evet çok sevdiğim karımı öldürmüştüm ama namusumu temizlemiştim. Namussuz bir kadına sevgi verilmezdi. Verilen sevginin bedeli de sonunda ölüm olurdu.
Tüm akrabalarım, kardeşlerim şok içeresindeydi. Herkesin kafasındaki cevapsız soru aynıydı:
-İyi de bu kadının ne namussuzluğu var?
-Bu kadın, ağzı var dili yok bir zavallıydı. Evinden ocağından başka yer bilmezdi. Eli kocasından başkasının eline değmemişti.
Benden yaşça büyükler usturuplu bir şekilde, namus cinayetinin sebebini soruyorlardı. Ama hiç kimse ağzımdan bir laf alamıyordu. Nasıl söylerdim o duyduğum sözü… Nasıl açıklardım hem de alaycı bir şekilde yüzüme karşı söyleniş biçimini. Nasıl unuturdum?
Çok kısa sürede saçlarıma ak düşmüştü. Bir yılda on yıl ihtiyarlıyordum. Ama beni hayata bağlayan tek teselli vardı:
-Namusumu temizlemiştim.
Bir gün cezaevi koğuşunda, gardiyanın sesiyle irkildim. Adımı okuduktan sonra ilgisiz bir şekilde ünledi:
-Mektubun var!
Cezaevinde bir mektubun gelmesi, insana bazen dünyaları veriyordu. Hemen yerimden doğrulup mektubu almaya gittim. Sevinçle elime aldığım mektubun üzerindeki ismi görünce kan beynime sıçradı. Acaba hayal mi görüyordum. Yoksa kâbus mu?
Ben bu isim yüzünden karımı öldürmemiş miydim? Bu karaktersiz arkadaşım yüzünden… Şimdi ne hakla bana mektup yazma cesareti gösteriyordu. Mektubu dişlerimi gıcırdatarak buruşturduğum gibi cebime sokarken kendimi volta alanına zor attım... DEVAMI YARIN