Küçük çocuk, tabanca konusunu duyunca sözümü kesti. “Polis amca ben yerini biliyorum” dedi!..
Savcılık makam odamda, hakkında ihbar mektubu yazılan komiseri sorgulamaya devam ediyordum.
İddiada bu komiser, kendisine yapılan yasak tabanca ihbarını görmezden gelmiş ve görevi suistimal etmişti. Dürüstlüğüne ve başarılarına inandığım komiser de iddiayı kabul etmiş ve sebebini anlatmaya devam ediyordu:
Artık aramadan sonuç alamayacağıma kanaat getirmiştim. Tutanak düzenlemeye başlamıştım. Ben söylüyorum polis memuru yazıyordu. Beş yaşındaki erkek çocuğu da başımızda dikilerek bizi izliyordu. Babasına dedim ki:
“Bak Ahmet Usta! Tabancayı bulamadık. Belki aklımıza gelmeyen bir yere gizlemişsindir ama…”
Küçük çocuk tabanca konusunu duyunca sözümü kesti. Dedi ki:
“Polis amca tabancanın yerini ben biliyorum.”
"Çocuktan al haberi" tam da böyle bir şeydi. Babasının başına gelecekleri bilmeyen yavrucak, babasını çocukça saflıkla ihbar ediyordu. İşin garibi biz de bu çocuğun dediğini duymazdan gelemezdik.
Çocuk, alt kısmını ve hatta duvar aralıklarını dahi aradığım 1x2 metre ebatlarında tahta buğday ambarına doğru yürüdü:
“İşte burada" dedi...
Hâlbuki ben ambarın kapağını da kaldırıp, ağzına kadar buğday dolu olduğunu da görmüştüm. Bu sırada gözüm Ahmet Usta’ya kaydığında adamcağızın bir anda mahvolduğunu fark ettim. Ayakta durabilmek için duvara dayanmış, dizlerini kırmıştı. Yüzünden ter fışkırıyordu.
Ben kapağı kaldırınca çocuk buğdayları göstererek “sok elini polis amca” dedi. Kolumu sıyırıp dirseğime kadar buğdayları karıştırınca tabanca elime geldi. Alıp çıkardım. Ahmet Usta’ya baktım, tir tir titriyordu. Beni görmüyordu bile.
Bakışları çocuğuna kilitlenmişti.
O bakışlarda pek çok şey gördüm… Benden sonra o çocuğa ne yapabileceğini tahmine çalıştım…
O an kaybettiğim yavrumu hatırladım. İçime bir ateş düştü. Bu çocuk yaptığımız işin bir ihbar sonucu arama olduğunu ne bilecekti? Bu tabanca bulunması sonrası babasına uygulanacak cezadan ne anlayacaktı? Ama çocukça bir duyguyla oyun gibi düşünerek babası saklarken gördüğü tabancanın yerini bize söyleyivermişti. Bu baba ise bu yüzden bu yavrucağa bir zarar vermez miydi?..
Elinde kalem, tutanağı ben ne söylersem yazmak üzere hazır bekleyen polis memuru Sadık ile göz göze geldik. O da bakışlarıyla bana bir şeyler söylemek istiyordu. Gözleri buğulanmıştı… Kararımı verdim…
DEVAMI YARIN