Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Korkut Özal, "Türkiye şu an, dünya ailesinde milletini öne çıkarmıştır. Dünya ile bütünleşmenin nimetini millet görmüştür. Bugün tamamen milletin olan yüzlerce kuruluş ve müteşebbisin gücü Türkiye''yi alıp götürecektir" diyor. Özal''ın Türkiye''nin gelişimi ile ilgili düşünceleri şöyle.... Bir tıkanma mı var? Şu an bir tıkanmanın içerisindeyiz. Bu tıkanma da, devletin ve siyasetin tıkandığını gösteriyor. En taze örnek, Sayın Akbulut''un Meclis Başkanı oluşudur. Kendisini severim. Meclisin tercihidir, ona da saygı duyuyorum. Ama bir tespit olarak, meclis bugün dördüncü partide ancak anlaşabildi. Bundan evvel de 5. partiden meclis başkanı seçilebilmişti hatırlarsınız. Bu neyi gösteriyor? Parlamentodaki siyasi sistem normal çözümler üretemiyor. Sadece dengenin nerede olduğuna göre çözüm üretiyor. Akbulut''un üzerinde denge oldu onu seçtiler. Halbuki uzun zamandır teamül neydi? Birinci partiden meclis başkanı seçilirdi. Bu dengeler bugün bozuldu. Yeni kurulan hükümetler de öyle... Bir sürü sorunla kuruluyorlar. En büyük sorunu bana sorarsanız Milli Eğitim Bakanlığı hangi partide olacak? Kadrolaşma nasıl olacak? Partilerde durum Demek ki siyasi partilerin devletle olan ilişkilerinde, kendi kimliklerini, partinin kimliğini öne çıkaran bir takım talepler var. programlar var, uygulamalar var. Yani isterseniz belki biraz daha net ifade olacak. Siyasi partiler devleti parselleyerek mesafe alıyorlar. Devleti yönetmeye geldikleri zaman bazı yerleri ele geçiriyorlar. Orada kadrolaşıyorlar. Zannediyorum, Demirel''in 1991''de Halk Partisi''yle kurduğu hükümette, Halk Partisi''nden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan sayın bakan, beşbin tane yandaşına devlette iş bulduğunu iftihar ederek söylemişti. Bunlar neyi gösteriyor? Demek ki bir parti, bir kimliğin partisi haline geliyor. Kuruluşundan beri Türkiye''yi çağa ulaştıran bana göre dört tane önemli insan gelmiştir. Atatürk Cumhuriyeti''nin kurucusudur. Çalışmalarını, yaptıklarını yediden yetmişe herkes biliyor... O bakımdan Atatürk döneminde yapılanlarla ilgili detaylara girmeye lüzum görmüyorum. Celal Bayar 46 seçimleriyle meclise giren DP''nin kurucu başkanı olmuş ve dört yıl boyunca kendisi ve partisi demokratikleşme mücadelesi vermiştir. Türkiye''de en büyük demokratikleşme o döneme aittir. Seçim kanunları, partiler kanunları vs. çok değişiklikler olmuştur. Adnan Menderes 1950 yılının 14 Mayısında, bence, demokrasinin abidesi olan bir seçimle iş başına gelip, 60 ihtilaline kadar Türkiye''yi taşımıştır. O uygulamacı değişime imza atmış ve ülkede zihniyetleri değiştirmiştir. Devlet onunla birlikte sulta devlet, yani emreden devlet olmaktan çıkıp, vatandaşına hizmeti öne çıkaran devlet haline gelmiştir. Ne yazık ki, akıbetinin bir darbe ve idamla son bulması tarihimizde hep kara bir sayfa olarak kalacaktır. Turgut Özal Özal''ın değişimini de hepimiz biliyoruz zaten. Ama bir cümlede söylemek gerekirse, rahmetli Özal''ın değişimciliği de, Türkiye''nin dünya ile bütünleşmesidir. O zamana kadar, dünyadan soyutlanmış, dünya ile alış veriş yapamayan, ekonomisini tamamen bir kavanozun içine sokmuş Türkiye varken, Turgut Özal döneminde bu kabuk kırılmış ve ülkemiz dünya ile bütünleşmiştir. Türkiye şu an, dünya ailesinde milletini öne çıkarmıştır. Dünya ile bütünleşmenin nimetini millet görmüştür. Bugün tamamen milletin olan yüzlerce kuruluş ve müteşebbisin gücü Türkiye''yi alıp götürecektir. Korkut Özal''dan bir hatıra:O köylüden bu köylüye... Yıl 1952. Daha demokratikleşmenin başındayız... Ben Malatya''da DSİ''de Başmühendisim. Bir gün dedem yaşında, ak sakallı bir köylü geldi odama. Ayakkabılarını dışarıda çıkarmış, çorapla girmişti odama. Birden sarılıp elimi öptü. Şaşırdım, utandım. Niye böyle yaptın da diyemedim o an. Hemen ben de yerimden kalktım, şaşkın bir ifadeyle sordum: -Hayrola dede... Geç otur bakalım. Nedir derdin? -Devletin eli öpülür beyim. Benim suyumu vermediler. Malımı kuruttular. Bakın, vatandaşın malı kurumuş. Ama bunu, devlete el öperek ifade ediyordu. Yapacağımız fazla bir şey yoktu ama vatandaşın devlete, devletin de vatandaşa yaklaşımını o zaman bizzat yaşadım... Ondan sonra rahmetli Menderes''in Başbakan olduğu sırada biz bir hizmet devri açtık. Mesela bütün köylere hizmet götürmeye başladık. Ama hizmet arz ediyoruz. İnsanlar "Allah devlete millete zeval vermesin" diyor başka bir şey demiyor. Yani hizmet beklentileri yok. Yıllar geçti. 1959 senesine geldik. Ben o zaman Bölge Müdürüyüm. Gene Malatya''ya gittim. Baktım karşıda ak sakallı bir yaşlı ihtiyar dolaşıyor. Sordum: -Sen ne dolaşıyorsun? -Ben Korkut beyi arıyorum. -Buyurun benim -Yeğen benim senden bir ricam var. Bizim köyde dörtyüz aile muhacir olduk susuzluktan. Duydum ki, bu işleri siz hallediyormuşsunuz. Biz kendimiz çözmek istedik çözemedik. Sizin bunu çözmenizi rica ediyorum. Yedi sene önce devletten korkup, el etek öperek derdini anlatmak isteyen köylünün yerini, devletten bir meselesinin çözülmesinde destek isteyen köylü alıyordu. Bu büyük bir değişimdi...
ÖNE ÇIKANLAR