“Çocukluk işte… Ben de bilerek daldım içeri. Öğretmenim beni görünce toparlandı…”
Ortaokul sıralarının tadı başkadır. Hele erkenden varıp da, boş sıraları herkesten önce görmek ve herkesten önce oturmak, ayrı bir güzellikti benim için…
Bir gün öyle olmadı!
Sınıfa yaklaştığımda din dersi öğretmenimin hararetle konuştuğuna ister istemez kulak misafiri oldum.
“Bırakın beni” diyordu, “Varmayacağım! Geleneklerimizle alay eden, inancımızı hiçe sayan bir soysuzla evlenmem. Ölürüm de varmam diyorum. Rahat bırakın beni!”
Çocukluk işte… Ben de bilerek daldım içeri. Öğretmenim beni görünce toparlandı. Onu zorlayan kadın ise, suç işleyen mağrur bir cadı edasında suratını büzüştürmüş bana bakıyordu. Ben içeri girdiğim için son sözlerini diyemeden hışımla çekip gitti...
Acaba öğretmenimi o cadının dilinden ve psikolojik baskısından ben mi kurtarmıştım? Öğretmenim bana gülümseyince anladım ki ben bir kahramanım!
Ortaokuldan simasını unutmadığım iki hocamdan birisidir o din dersi öğretmenim.
O konuşmanın sonu nereye vardı biliyorum. Peki sordun öğrendin de mi biliyorsun derseniz hayır! Nereden anladın derseniz, sadece sesi çıkmayan sözlerinden… Manayla bakan gözlerinden…
Evet evlenmedi o soysuzla. Sonra bir evlat gibi baktı sınıfa. Hepsinden önemlisi ciddi bir itikat meselesinden bahsettiğini hatırlarım. Yetişkinlik yaşıma kadar hep aksini duymama rağmen, öğretmen sevgisi bu inancımdan şüphe etmeme hep mani oldu.
Öldü mü yaşıyor mu? Bilmiyorum… Ama her zaman ona dua ediyorum.
Ah bu bakışlar… Öğretmenimin o gülümseyen bakışı gibi başka bakışlar da etkilemiştir beni. Ne tatları değişmiştir ne küllenmiştir renkleri içimde… Âdeta iz bırakmışlardır… İnsan, bazen esrarengiz bakışlarla karşılaşır ya hayatta. Bir defa olur! Ve bir defa sadece, o an için bakışılır. Ve bir anda hayatından çıkıp giderler.
Ya bıraktığı etki?
En azından benim açımdan küçük ayrıntılar değil bunlar. Öyle ki içlerinden birkaç tanesi, istikbalimin kurtuluşuna vesile olmuşlardır.
İlkin annemin bakışlarıdır mesela. Her evladın gördüğü gibiydi benim de gördüğüm... Şefkat dolu bakışlar…
Ya babamın? Babamın bakışları benim için en özel olanlardan... İlk camiye 7 yaşında gittik babamla… Bir bayram namazınaydı dün gibi hatırlıyorum… Dünyanın süsü o anlar benim için. Hatta bu güneş, bu yıldızlar; oynadığım bu park… Ve hepsinden iyice, babam…
Galiba onun gözlerinde anlamaya çalışırdım hayatı. Yeter ki gözlerimiz değsin birbirine… DEVAMI YARIN