Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İstanbul''dan M.G.A, "Benim hayatım da bir roman" diye başlıyor mektubuna ve yaşadıklarını şöyle özetliyor... "Efendim ben, 1938 doğumluyum. Allah dert verip de derman aratmasın derler. Derler demesine de benim gibi dert çeken de azdır sanıyorum. Daha kırk günlük bebekken merhaba demiş dertler bana... Boynumda beze meydana gelmiş. Doktorlar ufak bir operasyonla almışlar. On yaşıma geldiğimde, geceleri karnımda müthiş bir sancı olmaya başlamıştı. Bir iki kez "geçer" dememize rağmen, sancılar bitmek bilmiyordu. Çağrılan doktorlar ise hastalığın teşhisini koymakta zorlanıyorlardı. Kimbilir çocuk olduğum için, bende rahatsızlık olmayacağını sanıyorlardı. İyi de yaptıkları şey hep aynıydı. Sadece ağrı kesici iğne yapıp ayrılmak. Üç saat sonra geçerdi ağrı. Bu şikayetim üç dört ayda bir gelmeye başladı. Ama hiçbir doktor sebebini anlayamıyordu. Tam onbeş yaşıma kadar bu ağrıyla büyüdüm. Ne çektiğimi bir ben bilirim bir de Allah... O kadar zayıftım ki, boynumda zafiyet bezesi oluştu. Bu beze ilk önceleri fındık kadardı, zamanla ceviz gibi oldu. Doktora gittik yine. Rahatsızlığın ne olduğunu, bize ne yapacaklarını söylemiyorlardı bile. Hoş söylense biz bilecek miydik, o da ayrı bir konu... Neyse ilk önce, kulağımın dibinden çuvaldız gibi bir iğne ile o şişlikten apse çektiler. Üç defa bu işlem yapıldıktan sonra bir gece yarası kendiliğinden patladı. O kadar cerahat aktı ki anlatamam. Hayatta unutmam yapılan Streptomosin iğnelerini. Tam yetmiş iğne vurundum... On altı yaşımda iken karnımdaki sancılar daha da sıklaştı. Gene bir doktora gittim. Apandisitten şüphelendi. Çekilen filmimi inceleyen doktorun sözleri halen kulaklarımda çınlıyor: -Bir hafta içinde ameliyat olmaz da bir kriz gelirse ölürsün. Başka çarem mi vardı? Ameliyat da olduk. Olduk ama, ağrılar yine devam... Apandisitten boşuna ameliyat olduğumu geç anlamıştım... On sekiz yaşıma geldiğimde ağrılar şiddetini iyice arttırmıştı. Bu kez bir başka doktora gittim. Muayene sonrası gayet kendinden emin teşhisini koydu doktor: -Sende mide ülseri var. Mide filmi istedi. Eh ne yapalım onu da çektirdik. Yeter ki şu sancı illetinden kurtulayım. O zamanlar çekilen filmi ancak üç dört gün sonra veriyorlardı. Ağrı filmi bekler mi? Öyle bir arttı ki "Öleceğim Allahım!" dedim. Hele filmi bekleyen doktor bekleyedursun, ben başka bir doktora koştum: -Doktor bey ölüyorum kurtar beni bu ağrıdan!.. Benim acelim vardı ama doktor istese de acele olmuyordu. O da film istedi. Derken efendim filmi incelemesi ve muayenesi neticesinde safra kesemde taş olduğu anlaşıldı. On dokuz yaşımda iken safra kesemi aldırdım ve rahatladım ama o sancılarla geçen dokuz yılımı halen yanıyorum... Yirmi yaşımda askere gidip geldim. Çok şükür bir sıkıntım yoktu. Evlendim ve 30 yaşıma kadar da ciddi bir rahatsızlık geçirmedim. Otuz yaşıma geldiğimde ayaklarımda varis denilen bir rahatsızlık peyda oldu. Belki iyileşir, belki geçer, belki azalır diye diye beş yıl idare ettim. Ama kendimi kandırmakta olduğumu anlamıştım. Bu hastalık bekledikçe başıma dert açacaktı. Çaresiz ameliyat oldum. Ama bendeki şansı biliyorsunuz. Mutlaka iyi saatte olsunlar demek lazım. Doktorcuğum sağolsun sadece dizden aşağı damarları almış. Öyle olunca da ameliyat sonrası hiçbir netice hasıl olmadı elbet. İğne ile dışarıdan ilâç zerkedip damarları tedavi ettirdim ama nafile, varis ağrısından kurtulamadım. Otuz yedi yaşımda bir damar mütehassısına gittim. O zaman uzmanlara mütehassıs deniliyordu. Ben doktora varisimden dert yanarken, o bende daha önemli bir hastalıktan şüphe etmiş. Aman Allahım şu başıma gelene bakın: -Ne yapacağız peki doktorcuğum? -Başka çaremiz yok. Bacak anjiyosu çektireceğiz. Meğer bu anjiyo çekimi ne azap vericiymiş. Şimdi bir kolayını buldular mı bilmiyorum ama o zamanlar anjiyo çekmek ve çektirmek hem doktor hem hasta için büyük bir azap idi. Ahlaya oflaya sağ dizimde atardamar tıkanıklığı yani "burger" tesbit edildi. Hayatta da para verip de sigara almış adam değilim. Amma Cenab-ı Hakkın takdiri... Otuz yedi yaşımda Sempetoktami ameliyatı oldum. Otuz sekiz yaşımdayım. Ayak bileğimde bir varis yarası açıldı ki ne yapıldıysa kapanmıyor. Çaresizliği kelimelerle anlatmak ne kadar zor Allahım. Devamlı akan bu yaraya, günde iki defa pansuman yapılıyor. Damar doktorlarına gittiğim. Herkes bir başka şey söylüyordu. Kimi "Kolunuzdan parça deri alıp, oraya yama yaparsak bu yara kapanır" derken bir başkası, "Altı ay sırtüstü yatıp ayaklarımı duvara dayamamı" istiyor, bir kanser uzmanı ise "ışın tedavisi" öneriyordu. Önermek kolaydı ama çare miydi? Devamı yarın
ÖNE ÇIKANLAR