En sevdiğim arkadaşım

A -
A +

“Geliyor, geliyor, teyakkuza geçin” diye uyarırdı hapşırmadan önce oturduğu mekânı...

 

 

 

Ben en çok Mahmut'u sevdim arkadaş olarak. En iyi onunla anlaştım. Ne diyeceğimizi bilirdik önceden... Bir olay karşısında çapraz sorguya alsalar, aynı şeyleri söylerdik neredeyse.

 

Ben esprili bir gençtim, söylediklerimle güldürürdüm çoğu zaman insanları. O ise başlı başına komik, boydan boya mizah, tepeden aşağıya komedyendi.

 

Bir derste Prof. Rahmetli Teoman Duralı Kant'ı anlatmış, sınıfa bakarak çok sevdiği Mahmut'u bulmuş,

 

- Söyle bakalım Mahmut, ne diyorsun Kant için, demişti.

 

Yıktıydı amfiyi…

 

“İyi adamdı hocam, piyasaya biraz borç takmıştı ama Allah affetsin. Çok zekiydi.”

 

Yüzünü şekilden şekile sokar, olmadık taklitler yapabilirdi. “Yüzüm cam macunu gibi değil mi? Bak bu da yeni numaram...” diyerek bir mimik daha yapardı.

 

Eksantrik cümleler, söz öbekleri bulur onları güncel konuya uyarlardı. Yaşasaydı şimdiki komedyenler bu kadar rahat olamazlardı. Ölürdük gülmekten…

 

Okulda doğaçlama bir skeç oynardık bazen. Gaza gelip Hergele Meydanı'nda ortalığı kahkahaya boğardık. Bakışıyla bile altına ettirirdi insanları.

 

Beyazıt'tan belediye otobüsüne bindik, şoföre bir şeyler söyledi, adam gülmekten duraktan kalkamadıydı bir süre… Herkes şaşırmış bakıyor adam gözlerinin yaşını siliyordu.

 

Onu kıyasıya komik yapan şey, yaptığı bir espriye bir kez bile kendisinin gülmemesiydi. Gayet ciddi bir hâl ile bakınırdı etrafına.

 

Onun güldüğü adam bendim. Korkunç bir ses patlamasıyla hapşırırdı. Bir keresinde öyle ses çıkmıştı ki fakültenin kapısında duran polisler sıçramışlar, bayağı kızmışlar, “aklımız gitti başımızdan, manyak mısın sen!” demişlerdi.

 

“Geliyor, geliyor, teyakkuza geçin...” diye uyarırdı hapşırmadan önce oturduğumuz mekânı.

 

Ben Kadıköy'den, o Yeniköy'den... İkimiz de aynı anlarda gelirdik okula. Etrafımız sarılırdı yavaş yavaş…

 

Ne günlerdi… Paşabahçe'den gelen vapur iskeleye yanaşınca, kenarda oturan yolcularla aramızdaki beş metreden göz göze gelirdik. İçlerinden bazıları semtten arkadaşı olur, inerken seslenirlerdi:

 

“Hadi yapsana bir sarhoş numarası?”

 

Mahmut nazlanmadan kalkar, Levent Kırca’yı kıskandıracak, bir sarhoş taklidi yaparak cevap verirdi… Garsonlar, yanda bağlı duran motorcular, tanıdık tanımadık yolcular, köşkünden bakan gemi kaptanı dâhil yerlere yatardı herkes… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.