Kütahya''dan yazan "Yalnız" rumuzlu okuyucumuzun hatırası, sahipsiz bir gelinin yaşadığı kâbus dolu günleri anlatıyor. "Bursa''da albamın yanında kalıyordum. Bir gün ablamın arkadaşı Kütahyalı bir hanım gezmek için beni Kütahya''ya davet etti: -Haydi gel seni de götürelim gezmeye. Ablamın itirazı olmayınca ben de kabul ettim. Birlikte Kütahya''ya hareket ettik. Meğer kadının niyeti başkaymış. Ben nereden bilirdim? Orada beni, bir gençle tanıştırdılar. Meğer beni onunla evlendirmek için çoktan plan yapmışlar bile... Ben birkaç gün sonra Bursa''ya birlikte döneceğimizi beklerken, beni Kütahya''ya gezme bahanesiyle getiren kadın çoktan Bursa''ya dönmüş... Tabii gittiğinde ablamlara da yalan söylemiş: -Kardeşiniz Kütahya''da kaldı. Orada bir gençle anlaşmış. Bir türlü ikna edip de getiremedim. Birin yanına beş katılarak anlatılan yalanlara sinirlenen ablamlar bana kızmışlar ve beni aramak bile istememişler. Bunların hiçbirinden haberim yoktu. Şimdi Kütahya''da ben tek başıma ne yapacaktım? Misafir olarak kaldığım evden dışarı çıkamıyordum. Telefon yok. Param yok. Yol bilmiyorum iz bilmiyorum. Başladım ağlamaya. Daha onaltı yaşında bir genç kızım. Benim halimi seyreden aile, yavaş yavaş planlarını uygulamaya başlamıştı bile. Önce beni sakin olmaya çağırdılar. Ardından dediler ki: -Sana nişan yapacağız. Sonra Bursa''ya götüreceğiz, tamam mı? Bu söze inandım ve nişanı kabul ettim. Artık Bursa''ya gideceğim günü sabırsızlıkla bekliyordum. Tam yirmi gün geçti. Beni bir türlü bırakmıyorlardı. Bu arada meğer onlar düğün hazırlığındalarmış. Hatta yaşımın küçük olması sebebiyle, kayınpederim nüfus kaydımı memleketimden alıp gelmiş. Velhasıl, yirmi gün sonra Bursa''ya gideceğimi beklerken, gelinlik giydirilerek hiç ummadığım bir şekilde, hiç ummadığım bir zamanda evlendirilmiştim. Ama asıl vahamet bundan sonra başlayacakmış nereden bilirdim?.. Kayınpederim bana çok ama çok samimi davranmaya başlamıştı. Her fırsatta beni yanına çağırıyor ve iltifatlarda bulunuyordu: -Seni çok seviyorum. Kızlarımdan ayırt edemiyorum. Sana hem analık hem babalık edeceğim. Bu sözlerle yüreğim birazcık ferahlamıştı. Ne iyi insandı (!) kayınpederim... Evlendikten beş ay sonra beyim askere gitti. Artık evde kayınvalidem, kayınpederim ve ben vardım. Kayınpederimin bana ilgisi daha da artmaya başlamıştı. Önceleri, kızlarını öpüyormuş gibi beni yanaklarımdan öperdi. Ardından yavaş yavaş el hareketleri başladı... Şaşırıyor ama bir anlam veremiyordum. Daha doğrusu, onun art niyetli bir insan olabileceği aklımın ucundan bile geçmiyordu. "-Ne yapıyorsun baba?" diye tepkimi dile getirdiğimde de kendinden emin cevap veriyordu: -Ben kızlarımı da öpüyorum, bunda ne var ki... Sen kötü niyetlisin öyle anlıyorsun... Durumu bir gün kayınvalideme çıtlattım. Bana hem akıl hem de tehditvari cevap verdi: -Ondan uzak durmaya çalış. Bu olanları da sakın kimseye söyleme!.. Aynı evde kaldığım bir insandan nasıl uzak durabilirdim ki? Artık korkmaya başlamıştım. Kayınpederim ise, sürekli fırsatını bulup sarkıntılık etmeye devam ediyordu. Bu derdimi kimseye söyleyemiyordum. Söylesem de bana kimse inanmayacaktı. Çünkü çevresinde tanınmış biriydi. Beyimin askerden gelmesini dört gözle bekledim. Beyim askerden geldiğinde belki ayrılır, kendi evimize taşınırdık. Ama nerde?.. Beyimin ne işi vardı ne parası... Bize kayınpederim bakıyordu. Bu arada bir de bebeğim oldu. İşlerim artık daha da zorlaşmıştı. Halen fırsat kollayıp sarkıntılığına devam eden sapık adam, bize baktığını; eğer durumu kocama anlatırsam, bizi evden kovacağını, bebeğimle birlikte aç kalacağımızı söylüyordu. Kocama anlatmasına çoktan anlatırdım ama, inanmayacağını iyi biliyordum. Artık sinir hastası olmuştum. Hatta üzüntüden sol tarafıma felç bile indi. Allahım bu adamın şerrinden nasıl kurtulacaktım?.. DEVAMI YARIN

