Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Malatya''dan Rumuz "Blue"nin hatırası, bir genç kızın evlilik macerasını içeriyor. Okuyucunun "13 günlük kader oyunu" dediği hatıra şöyle... "Ben 21 yaşındayım. Liseden sonra sürücü kursuna, resim kursuna, bilgisayar kursuna gitmiş ve bunların hepsini bitirmiş biriyim. Özel bir şirkette muhasebecilik yapmaya başlamıştım. İşimi çok seviyordum. Tek sıkıntım vardı. O da ailemin bana yaptığı evlilik baskısı: -Ne zaman evleneceksin!?. Bu söz, her Allahın günü bir vesileyle söylenirdi. Sanki evde fazlalık gibi hissetmiştim kendimi. Ben böylesi perişan bir ruh halindeyken ailem de, beni askerden dönecek olan annemin dayısının oğluyla evlendirmeyi planlıyordu. Oysa biz o çocukla ne kadar farklı kimselerdik. Ne o benim yaşayışıma ayak uydurabilirdi. Ne de ben onun arzu ve isteklerine evet diyebilirdim. Dolayısıyla her zaman dualarımda yalvarırdım: -Allahım bir harikuladelik olsun... Bu kabuslar son bulsun... Bir akşam eve geldiğimde annemler her zamankinden değişik bakıyordu bana. Sebebini sorduğumda şaşırdım: -Sana görücü geldi bugün. -Eee ne olmuş? -Eğer sen de kabul edersen çocuklarını Ankara''dan çağırtacaklar. Görüşeceksiniz. Ne bileyim, "dayımın oğluyla evlilik" sözleri olmasına rağmen "gelirlerse gelsinler" dedim. Bu söz annemi bile şaşırtmıştı. Ama benim içinde bulunduğum kabustan kurtulmak için neler yaptığımı bilmiyordu. Neyse, o hafta içinde geldi dünürler. Beni çok beğendiğini hemen evlenmek istediğini söylüyordu damat adayı. Ağzımdan döküldü cümleler: -Yaşınız kaç? -Otuzbeş. Bu kişinin yaşı bana göre fazlaydı. "Olgun" falan deniliyordu ama, biraz fazla olgundu... Bu olumsuzluğa karşın, kültürlü ve saygılı bir kişilik arz ediyordu. Bir ara onunla evlendiğimdeki halimi düşündüm. Sanki onunla evlenirsem o evin hanımefendisi gibi olacaktım. Ama bütün bunlar evliliği kabul etmem için yeterli olamazdı. Hem neden bu kadar acele ediyorlardı ki?.. Hayret!.. Zengin oldukları belliydi. Duygularım içeriden sesleniyordu: "-Ailesi kültürlü, zengin yakışıklı Allahtan ne istiyorsun..." Aileme döndüm. "Ben hayırlısını istiyorum" dedim. "Bundan iyisi olmaz" dediler. Böylece, daha ben "evet" demeden bile söz kesilmişti. Neler oluyordu? Neden olaylar hep benim dışımda gelişiyordu? Neden ben hiçbir şeye müdahale edemiyordum? Artık eski "Blue" gitmiş, ailesinin bütün isteklerine "evet" deyip, kendini ıstıraplar içinde yakan biri olmuştum.. Derken efendim, iki gün içinde nişan, nikah ve Ankara''da düğün... Aman Allahım, ciddi ciddi işyerimi arkadaşlarımı terk ediyorum. Evdeki odamı toparlıyor eşyalarımı valizime dolduruyorum. Gidiyorum buralardan... Hatta birçok arkadaşımla telefonda vedalaşmak zorunda kaldım. Paldır küldür evlilikti bu... Ertesi gün ver elini Ankara... Malatya''dan bir ruh gibi ayrılırken, ardımdan ağlayan insanların niye ağladığını bile anlamaya vaktim olmamıştı. Onlar ağlarken ben de ağlamıştım. Beni bu sevgi yumağından ansızın kimsenin koparmaya hakkı yoktu. Ama sağolsunlar koparmışlardı işte... Ankara''da çok şahane bir evle karşılaştım. Bizi bir hizmetçi bayan karşılamıştı. Görkemli bir hayat vardı karşımda. Ama ben yine de evimi özlüyordum. Derken o gece!.. O kabus dolu gece... İlk defa evde yalnız kaldık... Heyecanım doruk noktasında... Ve damat bey, kendini tanıtıyor... O konuştukça bir tuhaf oluyorum... Sanki konuştukça önceki kimliğinden soyutlanıp, yavaş yavaş gerçek kimliğine bürünüyor... Sanki, "Oyun bitti. Şimdi bu maceranın gerçek yüzünü görmenin zamanı" der gibi... Bir başka kadınla olan ilişkisini anlatıyor nedense. -Onu çok seviyordum. Halen de seviyorum... Beynim zonkluyor... Ardından gerçek yaşının 45 olduğunu duyuyorum. Bana alaycı bir şekilde "Henüz çaylaksın" diyor, ne demekse... Eyvaah, bu adam kim böyle? Benimle neden evlendi? Devamı yarın
ÖNE ÇIKANLAR