''Aradan kaç gün geçmişti hatırlamıyorum. Evde bulaşık yıkıyor, bir yandan da haberleri izliyordum. Bir ara kapıdan çığlık çığlığa bir çocuk sesi duydum. Yüreğim ağzıma geldi. Elimi yıkamaya bile fırsat bulamadan sokağa koştum: ''Anneee... Gözüm kör oldu annee!..'' Aman Allahım, bu ses benim çocuğumun sesiydi. Etrafında kalabalık bir çocuk grubu olduğu halde, yavrum ellerini gözüne kapamış, hem can acısıyla ağlıyor hem de eve doğru koşuyordu...'' Kahramanmaraş''tan isim vermeyen, sadece "Beş çocuklu yüreği yaralı bir anneyim" diyen okuyucumuzun hatırası cezasız kalabilen nice suça ilginç bir örnek... "Günlerden beri hangi televizyonu açsak depremin yürek yakan görüntülerini izliyor, yurdumuzun bir ucunda olsak da, oradaki kardeşlerimizin yaşadığı acı ve çileyi gördükçe dayanamayıp ağlıyorduk. Bizim de çocuklarımız vardı. Bilinmezdi başa gelecek olan. Sadece dua edebiliyorduk: -Allahım kimseye bu acıları bir daha yaşatma Rabbim. Aradan kaç gün geçmişti hatırlamıyorum. Evde bulaşık yıkıyor, bir yandan da haberleri izliyordum. Bir ara kapıdan çığlık çığlığa bir çocuk sesi duydum. Yüreğim ağzıma geldi. Elimi yıkamaya bile fırsat bulamadan sokağa koştum. -Anneee... Gözüm kör oldu annee!.. Aman Allahım, bu ses benim çocuğumun sesiydi. Etrafında kalabalık bir çocuk grubu olduğu halde, yavrum ellerini gözüne kapamış, hem can acısıyla ağlıyor hem de eve doğru koşuyordu... -Ne oldu yavrum sana? Yavrumdan önce etrafındaki çocuklar koro halinde cevap verdiler: -Gözüne sapan attılar teyze. -Kim attı!?. -Bilmiyoruz. Aha şu ağaçların olduğu taraftan attılar? Bu arada çocuğumu kucağama alıp göğsüme bastırdım. Gözlerimden akan yaş engel olamıyordum. Yavrumun elini çekip de gözünü görünce, bayılacak gibi oldum. Gözü kan çanağına dönmüştü. -Amanııın... Yavrumun gözü kör olmuş... Nerede bu hayvanlar? Söyleyin neredeler? -Kaçtılar teyze... Çocuğum kucağımda çaresizlik içinde ümitsizci baktım sağa sola. Yavrum ise benden yardım istiyordu: -Anneciğim... Görmüyorum anne!.. Çocuğumu o halde bırakıp, sapan atan çocukların peşine düşemedim. Hoş düşsem de bir kadın olarak çil yavrusu gibi dört bir yana dağılan çocukları nasıl bulacaktım ki? Hemen babasına telefon ettikten sonra, yavrumu kaptığım gibi sağlık ocağına yetiştirdim. Yapılan muayenede durumun çok ciddi olduğunu söylediler. O an dünya başıma yıkıldı sandım. Ben günlerden beri depremzedeler için ağlarken, şimdi çocuğumun başına gelene ağlamaya başlamıştım. -Yavrum artık görmez mi doktor bey? -Bizim uzmanlık alanımızın dışında. Mutlaka göz doktorunun görmesi lazım... Bu arada babası da gelmişti. Öfkeyle korku yüzünden okunuyordu eşimin. Birlikte çocuğu aldığımız gibi hastaneye koştuk. Göz doktoruna göstermek üzere bize yardımcı oldular. Çocuğumun ağlaması biraz olsun kesilmişti ama, içini çekmeye devam ediyordu. Geçmek bilmeyen dakikalardan sonra nihayet içeri aldılar. Muayeneden sonra acı gerçeği yüzümüze söylemek zorunda kalmıştı doktor: -Maalesef gözünü kaybetmiş. Sizin anlayacağınız şekilde ifade edersek, görme noktası parçalanmış. Bunu iyileştirebilecek veya bir parça düzeltebilecek imkana tıbben henüz sahip değiliz. Yavrumun göz nuru sönmüştü işte. Oyun için yapılan bir sapan taşının çarpmasıyla hem de... Hastane koridorunda olduğum yere düşeyazdım. Bir anda dünyam karardı. Bu taşla beraber gönlümde öyle bir deprem oldu ki, bunun acısını ancak yaşayan bilir... Allahım, bir küçük taşın verdiği zarar karşısında bir dünya aciz kalıyormuş. Ne kadar acı bir şey değil mi?.. Hastaneden ayrılırken, yüreğimiz köz gibi yanıyordu. Bir anne olarak yavrumu bu hale getiren çocuğu yakalayıp kendi ellerimle polise teslim etmek istiyordum. Ama bırakın yakalayıp polise teslim etmeyi, kimin yaptığı bile belli değildi. Üstelik bu tür bir şikayetin peşine düşüp de, arayacak kimse yoktu. Bir hiç uğruna gözü kör olmuştu yavrumun... O an düşündüm. Eğer yasa çıkaran veya uygulayıcılardan olsaydım, çocuğumun gözünü çıkartan bu sapan oyuncağını hepten yasak ederdim. O çocuk her kimse, çocuğumun gözünü çıkartan çocuğa gerekli cezanın verileceğini bilseydim, bir nebze olsun teselli olurdum. Ama şimdi bir hiç yüzünden göz nuru sönen çocuğumun acısıyla kahroluyorum. Bir anne olarak çaresizliği yaşamak çok zor geliyor...

