Hareketleri bana benziyordu

A -
A +
“Duygularını kontrol etmekte öylesine başarılı ki, düşüncelerine dair en ufak bir iz göremiyorsunuz!..”
Kendinden anlatmaya devam etti; kendisine “baba” diyemediğim babam:
“Ben de çiziyorum ancak kendime değil, dostlarıma... Ba­zen yakın çevreme ve akrabalarıma bahşediyorum. Beşiktaş’ta birlikte nargile içtiğim dostlarım var. Bazı zaman ısrarla ben­den tablo istiyorlar. Bazen de söz verdiğim hâlde geciktiriyo­rum. Ben sözümde dururum. Yapıyor bitiriyorum. İş, teslim etmekte... Neden biliyor musun? Çünkü dostlarımın çoğunu musalla taşında yakalıyorum. Biraz bozuluyorum elbet... Kendi kendime "Hem tablo istiyorsunuz hem de almadan gidiyorsunuz, şimdi ben bu tabloyu kime ve­receğim" diyorum. Neyse ki, tablo elimde kalmıyor, mutlaka bir müşterisi çıkıyor. Ne de olsa bedava malın alıcısı çok olur.
Gülüştük öylece…
Bir yandan da ‘babam’ı izliyor, mimik ve davranışlarını inceliyordum. Gerçekten de bazı hareketleri bana benziyor­du. Özellikle sohbet etmek için mutlaka bir konu üzerinde çok yoğunlaşıyordu. Sohbet konusunun çoğu, ya insan ilişkileri üzerine yahut sanat üzerineydi.
Acaba benimle konuşurken şu an ne hissediyordu. Asla bi­lemeyecektim. Çünkü duygularını kontrol etmekte öylesine başarılı ki, düşüncelerine dair en ufak bir iz göremiyordunuz.
Bir gerçek vardı. Babam ressamdı!
Yani, ressamın babası, ressam...
-Peki, neler yaptın? Bugünlere nasıl geldin, diye sordu.
Anlattım... Yetiştirme yurtlarında kaldığımı, sonra bir fo­toğrafçıda işe başlayıp fotoğrafçılık mesleğini öğrendiğimi, ardından mesleğe başlama maceramı özetle aktardım. Bu arada bir çocuk dergisinde yayın koordinatörlüğü, bunun yanı sıra çizimler yaptığımı da... Her şeyimi anlattım.
Ben anlatırken yüzüme bakıyordu. Bu bakışların tercüme­si çok sonraları “Benden çok annesine benziyor” diye teren­nüm edilecekti.
Konuşurken cümleler tane tane dökülüyordu ağzımdan. Ses tonum biraz onunkini andırıyordu.
Bu durumda ne yapacağını bilememenin tedirginliğini hissediyordum çehresinde… Ancak romanlarda okunabilecek bir olay yaşanıyordu dairesinde...
Bu olayları kendi eliyle bu noktaya getirdiğinin de farkındaydı.
Duygusal bile olamayacak kadar yabancıydı bu duyguya.
Gözyaşı mı dökmeliydi?

Yoksa benim dizimin dibine oturup geçmiş yılların özrünü mü dilemeliydi? Gerçekten ne yapacağı noktasında bir fikri yoktu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.