"O güzel günlere vesile olan Enver Abimize ve Kıbrıslı Abi’ye Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum..."
Olacak ya tepsideki son çayı da kattaki özel odasında bulunan ünite amirimize ikram etmek üzereydim. Kapısını tıklatıp “Efendim çay getirmiştim” dedim.
-Sağol teşekkür ederim, dedi meşgul olduğu yazıdan başını kaldırmadan.
Hay demez olaydım… Nereden aklıma geldiyse ve ne üstüme olmadık vazife ise dedim ki:
-Abi hani siz kıtlama çay içiyorsunuz ya…
Yüzüme baktı, “Eee ne olmuş?” dercesine…
-Kıbrıslı Abi hiç şekersiz içiyor.
Bir tuhaf oldu… Benim o sözüm, ona nispet etkisi yaptı. Hem öyle ki, en az şekerle çay içme rekoruna ait karizma elden gidecek gibi bir ruh hâli… Belli etmemeye çalışsa da biraz sinirlenmişti…
“Ne olmuş” diye çıkıştı… “Ben de içerim… Laf mı bu?” derken elini bardağa uzattı ve bana da talimat verdi:
“Dur gitme! Bekle!”
Bu sözle birlikte yeni getirdiğim sıcak çayı, hiç şeker atmadan ve de normal süreyle kıyas bile kabul etmeyecek şekilde hızlı hızlı höpürdetmeye başladı…
Anlamıştım durumu. “Efendim ben onu demek istememiştim… Şey…” diye kekeledim.
Ben yaptığım hatayı anlamıştım ama artık işten geçmişti… Beni ayakta bekletti… Gözlerinden yaş gelecek derecede çabuklukla sıcak çayın tamamını hiç şekersizce içip bardağı tabağa tıklatarak bıraktı:
-Al!.. İşte, şekersiz de içtim… Ne yani?
Onu öfkelendirip rekabeti tetiklemiş olmanın verdiği mahcubiyetle masama döndüm… Nereden de dillendirmiştim bu mukayeseyi… Gelip masaya oturdum. Kafam hâlâ içeride amirimde…
Tabii ne içeride kopan mini fırtınadan, ne arkadaşların çay muhabbetlerinden Kıbrıslı Abi’nin haberi yoktu… Rahmetli büyük bir keyif içerisinde bir su bardağı çayı içiyordu.
Masama oturup getirdiği fıkralara göz atarken dedi ki Kıbrıslı abi:
-Koçum be çayın çok güzelmiş… Varsa bir bardak daha hayır demem inan…
-Hay hay Abi, getireyim…
Serde gençlik var… Bir koşu daha çıktım yukarı… Ama bu kez sadece Kıbrıslı Abi’ye çay getirdim… Hem de yine bir su bardağı çay… Çayını getirip yine kemal-i edeple masaya bıraktım… Kıbrıslı Abi şöyle bardağın sağına soluna baktı:
-Abi şekeri yok mu?
-Siz şekersiz içiyordunuz ya…
-Yok yok… Demin ağzımda akide şekeri vardı… Onun için şeker istemez, demiştim…
Kıbrıslı Abi’ye tekrar yukarıdan şeker alıp geldim ama yaşadığım o ruh hâlini hiç unutamam…
O güzel günlere vesile olan Sevgili Enver Abimize ve Kıbrıslı Abi’ye Cenab-ı Hak'tan rahmet; kendisinden çok istifade ettiğimiz ünite amirimize de hayırlı uzun ömürler diliyor, ellerinden öpüyorum.
Rumuz: “Özlem”-İstanbul