"Dilediğine dilediğini derecesiz veren ihsan sahibi Rabbim beni o gurbette çaresiz bırakmadı..."
Yıl 1994... Mevsim bahar... Samsun'da okuyan iki oğlumun final dönemi... Onların daha iyi ortamda ders çalışabilmeleri için yanlarındayım. Komşular öğrencilerin annesi gelmiş diye hoş geldin ziyaretine geliyorlardı.
Yine öyle bir gün... Önceden haberleşerek dört komşu ziyaretime geldiler. Öğrenci evi ne olsun... Bir yatak odası bir oturma odası... Salon ve diğer oda ev sahibinin eşyaları olduğu için kilitliydi.
Komşuları oturma odası olarak kullandığımız akşamları da benim uyuduğum odaya aldım. Masanın üzerinde duran Kur'an-ı kerimi gören komşular "Kim okuyor bunu?" diye sordular. Benim okuduğumu öğrenince de bana dini sorular gelmeye başladı...
Her soruya detaylarıyla ve olması gereken şekliyle cevabı verecek bilgiye sahip değilim. Yanlış cevap vermekten ve yanıltmaktan korkuyorum. Bunalıyorum.
"Allah'ım aslında onlar bana soruyor ama bilseler ben kendim ne kadar cahilim" diye iç çekiyorum.
Bir gün sabah namazından sonra her zamanki gibi dua ederken acizliğimin zirvesinde ellerimi açıp yalvardım:
"Ya Rabbi komşularım bilmese de ben kendimin çok cahil olduğunu biliyorum. Sana gerçekten razı olduğun şekilde ibadet eden kul olmayı, güzel dinimizi doğru kaynaklardan doğru insanlardan okuyup dinleyip öğrenmeyi bana da nasip et" diye dua ettim. Kimselerin olmadığı o sabah secdeye kapanıp çok ağladım...
Dilediğine dilediğini derecesiz veren ihsan sahibi Rabbim beni o gurbette çaresiz bırakmadı...
Çocuklar kahvaltıyı yapıp okula gitmişlerdi. Ev işlerini bitirip mutfağa geçtim. Yemek hazırlığına giriştim. Hiç âdetim olmadığı halde tuhaf bir istekle radyoya gitti elim... Rafın altında duran radyoya elimdeki tozluk düştü. Frekans düğmesine gelmiş ve değiştirmişti.
"İslam ve Toplum" adlı program olduğunu da bilmiyordum. Dinlemeye başlamıştım. Tam da bana sorulan ve benim de doğru cevap vermek istediğim sorular ve cevapları anlatılıyordu.
Şanı yüce Allah'ım o sabahki dualarımı kabul etmiş arzu ettiğim güzel dinimizi doğru kaynaktan öğrenmeyi bana nasip etmişti.
Artık hem radyo saatim hem de dinleyeceğim program ayarlanmıştı. Bir müddet sonra baktım ki buraya soru sorulup cevaplar alınıyordu. Ben de hatırıma gelen ve duymak istediğim soruları yazıp göndermeye başladım. Ama bir türlü ulaşmak nasip olmuyordu. DEVAMI YARIN