İnternet aşkı...

A -
A +

"Ben 18 yaşında üniversiteye hazırlanan bir genç kızım." diye başlıyordu yazısına. Daha hayatının baharında yakalandığı gençlik aşkında, o da çok geçmeden hasret ateşiyle yanıp tutuşan binlerce gencin akıbetine uğramıştı. Unutmak kolay değil diyordu ama bu sanal ortamlarda başlayan sevdalar genelde hep aynı cümlelerle son buluyordu... İşte okuyucumuzun belki de gözyaşları arasında kaleme aldığı mail: "2 sene önceydi. 25.11.1999 yılında bir arkadaşımın zoru ile internete girdim. İlk önceleri internette olan arkadaşlıklar bana hep saçma gelirdi ve inanmazdım. Demek ki büyük konuşmuşum. O gün chatte bir gençle tanıştım. Doğrusu benim ilk önceki amacım onunla sadece dost olmaktı. Ama aradan bir ay geçince anladım ki onu seviyordum. Chati bırakıp telefonla görüşmeye başladık. Bana arkadaşlık teklif edince hiç düşünmeden "evet" dedim. Çünkü onu çok seviyordum. Arkadaş olunca birbirimize fotoğrafımızı gönderdik. Çok hoş biriydi. Ama ben onun fiziğinden önce ruhunu sevmiştim. O günlerde hayat, gözüme toz pembe görünür oldu. Derslerimi bile umursamaz olmuştum. Bu halime arkadaşlarım bile anlam veremiyordu. Evet evet ben iyiden iyiye aşık olmuştum galiba. Öyle ki, telefonla görüşmeye vakit bulamadığımız zaman duygularımızı internetten de öte belki daha samimi olur düşüncesiyle mektup sayfalarına döker olmuştuk. Birbirimize sayfalar dolusu mektup yazıyorduk. Her hafta ona mektup atmadan yapamazdım. O da elinden geldikçe bana mektup yollamaya çalışırdı. Ta ki bana yine bir mektup gönderene kadar... Nerden bilebilirdim ki o mektubun hayatımı değiştireceğini. Mektup abimin eline geçmişti. Tüm çabalarıma rağmen abim bu birlikteliği öğrenmişti. Araya yaz tatili girince ben Mersin'e dayımların yanına gitmiştim. Babamlar memlekette kalmışlar, annem ve kardeşim ise Almanya'ya tatile gitmişlerdi. Ama ben Mersinde de onu unutamadım. Aramaya devam ettim. Ona gün geçtikçe daha fazla bağlandığımı fark ettim. Tatil bitimine az kala memlekete döndüm. Döndüğümde annemler herşeyi çoktan abimin ağzından öğrenmişlerdi. O sırada kafamdan geçen tek düşünce şu olmuştu. Beni kötü günler bekliyor. Onu o kadar çok sevmiştim ki yaşadığım bölgenin gerçeklerini bile unutmuştum. Çünkü bizim yörede özellikle aileler böyle birlikteliklere hiç de hoş bakmazlardı. Bu yaşta gençlerin böylesi duygular içinde olsa bile bunu su yüzüne çıkartmasını en azından ayıp sayıyorlardı. Belki haklılardı ama biz gençler, aile ortamında yaşadığımız geleneksel kültüre nisbet, eğitim ve arkadaş ortamında daha özgür ve adına çağdaş dediğimiz bir yaşamanın arzusuyla doluyorduk. Nitekim bu birlikteliğimde geleneksel kültürüm ağır basmış ve onunla ayrılmıştık. Ama gönlümden onu bir türlü kopartıp atamıyordum. Nihayet okullar açıldığında yine bir arkadaşım aracılığıyla ona tekrar ulaştım. Çok direnmiştim ama onun sevgisi karşısında ailemi bile unutmayı göze almıştım. Okul başladığında yine onunla birlikteydim. Git gide ona bağlanıyordum. Öyle ki onsuz bir hayat düşünemez haldeydim. Tâ ki 04.10.2001'e kadar. Ne de çabuk gelmişti ayrılık... Oysa ben daha ona kavuşmamıştım bile. Peki sebep neydi bu ayrılığa? Ben onu dostum, aşkım, herşeyim bilerek bir sırrımı söyledim ki onu ileride arkasından vurmamak için. Tabii o bunu kendine yediremeyip benden ayrıldı. Ama ben sırrımı söylediğime pişman değilim. Çünkü onu gerçekten sevdiğim için söyledim. Ayrıldıktan sonra arkadaş kaldık. Şimdi onun sesini telefonda her duydukça kalbime bir sızı giriyor. Onu aşkım olarak değil de arkadaşım olarak bilmek bana acı veriyor. Arkadaşlarım bütün ısrarlarına rağmen onu unutmam konusunda bana yardımcı olamadılar. Ben bugüne kadar kimseyi bu kadar çok sevmemiştim. Kimse için bu kadar gözyaşı dökmemiştim. Hatta kendim için bile... Ve kimse için herşeyi göze almamıştım. Sadece onun içindi bunlar. Onun bana yaptığı ise onu sevgilim olarak unutmamdı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.