“Onun o kibar talebi bizim için emirdi. 'Baş üstüne abi' diyerek yerimden kalktım...”
Artık Kıbrıslı Abi işe geldiği andan gideceği ana kadar ben bütün işlerimi bırakıyor onun sayfa için getirdiği fıkraları birlikte sayfaya hazırlamaya koyuluyordum.
Hepi topu üç veya beş fıkra yayınlanıyordu bir günde… Ama Kıbrıslı Abi, geldiğinde karikatürist rahmetli Vehip Sinan gibi yapmıyordu… Vehip Abi gölge gibi gelir gölge gibi giderdi…
rahmetli Kıbrıslı Abi ise fıkralarını Bizim Sayfa’da hazırlayıp öyle gidiyordu. Tabii o da işini özene bezene yapıyor, her fıkraya kılı kırk yararcasına ifade ve üslup seçimi yapıyordu… Her bir fıkraya birlikte yeni yorumlar katarak özene bezene şekil veriyor, fikrimizi de alıyordu:
-Bu hâliyle nasıl olmuş?
-Çok güzel Abi…
-Şurasını şöyle yazalım istersen. Bir de böyle okuyalım…
-Siz nasıl isterseniz Abi…
-Bak bu şekilde daha esprili oldu değil mi?
Yaptığı işi gerçekten zevkine vara vara, ölçe biçe yapmaya çalışıyordu… Kıbrıslı Abinin fıkra hazırlaması, enteresandı… Ama vardı elbet bir hikmeti…
Bir yaz günü öğleden sonraydı… Saat 14:00 suları olmalıydı. Kıbrıslı Abi sıcaktan terlemiş ve biraz da kilolu olduğu için merdiven çıkarken yorulmuştu… Masamın önündeki sandalyesine otururken samimi bir talepte bulunmuştu:
-Bir çay içme imkânımız olur mu?
Onun o kibar talebi bizim için emirdi. “Başüstüne abi” diyerek yerimden kalktım.
Bir üst kattaki çay ocağından kendisine çay getirecektim. Tabii, çay servisi yaparken servisteki abilere de çay getirmem iyi olacaktı… Biz bu gibi bahaneleri, arkadaşlara hizmet edip sevap hanesine yazılacağı için fırsat bilirdik.
Ben kapıdan çıkarken arkamdan seslendi Kıbrıslı Abi:
-Büyük bardakta olursa iyi olur…
-Peki efendim…
Yukarı çıktım. Kıbrıslı Abi ile birlikte servisteki diğer arkadaşlara da çay doldurarak bir tepsi içerisinde getirdim. Herkesin çayını masasına sundum. Kıbrıslı Abi’ye ilk defa çay verecektim. Üstelik su bardağında çay istemişti. Dedim ki:
-Abi kaç şeker alırsınız?
Eliyle işaret ederken cevap verdi:
-İstemez…
Onun bu hareketi normal olabilirdi ama hatırıma ister istemez ünite amirimizin takıldığı çok açık çayı üç şekerli içen arkadaşımız ve ona yaptığı muhabbet geldi. Ne diyordu amirimiz o arkadaşa?
-Çay böyle mi içilir? Çay dediğin tek şekerle, hatta yarım şekerle ve kıtlama içilir…
İşte iki lider tipli insandan biri demli çayı yarım şekerle içerken diğeri de gelmiş çayı hiç şekersiz içiyordu… Buna ne demeliydi? DEVAMI YARIN