"Baktım pazısında dövme bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti. Sormadan edemedim."
Bu hatıra ilk kez 1992-93 yılları arasında Türkiye gazetesinde yine bu köşede yayınlandı. Ömer Bey bizzat gelip yaşadıklarını bize anlattı. Bu hatıra yıllar içinde anonim oldu ve destanlaştı... Kara savaşlarının 100. Yılı münasebetiyle okuyucularımızdan bu hatıranın yeniden yayınlanmasını isteyenler ve aziz şehitlerimizin ruhu için bir kez daha yayınlıyoruz...
1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastanede başından geçenleri şöyle anlatıyor:
"Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar (1957) lisanım pek o kadar iyi değildi. New York'ta Medikal Center Hospital adlı bir hastanede görev almıştım. Fakat asistan doktor durumundaydım. Yeni mezun doktorlar hemen hasta muayenesine verilmiyordu.
Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam... Kendisi ile İngilizce konuşuyorum:
-Tahlil için kan alacağım kolunuzu açar mısınız?
Adamcağız kanser hastasıydı. Kolunu açtım. Baktım pazısında dövme bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti. Kendisine sormadan edemedim:
- Siz Türk müsünüz?
Kaşlarını yukarıya kaldırarak 'Hayır' manasında işaret yaptı. Merakımı yenemedim:
- Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı ne?
-Aldırma işte öylesine bir şey, dedi. Ben yine ısrarla dedim ki:
- Fakat benim için bu bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...
Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:
- Siz Türk müsünüz?
- Evet Türk'üm...
İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Odasına çıkıp yatağına uzandıktan sonra anlatmaya başladı:
- Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de. Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben Anzak'ım Avustralya'dan. İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.' Biz de inandık sözlerine vaatlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık.
Avustralyalı ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:
- Bizim beynimizi yıkayan İngilizler, Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevk ediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler. Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük...'' (DEVAMI YARIN)