Ramazan aylarının en güzel taraflarından biri de aile fertlerinin hemen hepsinin iftar sofralarında bir araya gelmesidir. Sofrada yaşlı biri olunca da kendisine hatıraları anlattırılır, kıssadan hisseler alınacak hikâyeler dinlenir, geride güzel anılar kalır... Ramazan akşamları iftar sofraları dışında böyle fırsatlar pek olmaz…
2000’li yılların başı, yine güzel bir ramazan akşamıydı... O gün soframızda anneannem vardı. Anneannem 90 yaşlarındaydı. O yaşında bile beş vakit namazını kılar ve yine o yaşına rağmen oruçlarını tam olarak tutardı. "İbadet dirisi" dedikleri kimseydi anneannem…
Onu böyle iftar sofrasında bulmuşken, çoluk çocuk hep beraber bir araya gelmişken ondan hatıra dinlemeden olur mu? “Hem sofrada güzel bir sohbet olsun, hem çocuklara anneannemin anlattıkları ibretlik hatıralar ders olsun” diye düşünerek anneannemin konuşması için bir konu açtım… Ramazan olması ve iftarda olmamız sebebiyle ister istemez sorum oruçtan geldi… Ne zamandan beridir oruç tuttuğunu ve bu yaşına kadar hiç orucunu bozup bozmadığını sordum. Soruma kısa cevap verebilirdi fakat o da sohbeti uzatmak istediğinden olacak, konuşmasına bakın ta nerelerden başladı…
Babasıyla annesinin evlenmesini anlatarak başladı. Babasının aslen Trabzon eşrafından Kadıoğluları sülalesine mensup olduğundan bahsetti. Daha sonra geçmişe gider gibi bir an gözlerini kapadı ve başladı anlatmaya:
“Babam” dedi “çok dindar bir insanmış. Savaş ortamında dahi namazlarını kılıyormuş. Babamın asker arkadaşı iki kardeş varmış, onlar da dinine bağlı insanlarmış. Bu iki kardeş, babamın dinine bağlılığını görünce onu çok sevmişler ve sıkı bir dost olmuşlar. Babam savaşta kim bilir nasıl bir yara aldı veya başına ne hâl geldiyse gözleri görmez olmuş, kör olmuş. Bu iki arkadaşı bu iki dost terhis olan babamı da alarak Ordu’ya getirmişler.
Zengin bir aileye mensup olan vefalı bu iki kardeş, gözleri görmeyen babama “üç kız kardeşimiz var biriyle evlen, burada kal” diyerek ısrar etmişler. Bir arkadaşı dost edinmek ve dost ile akraba olmak ne yüce bir duygu böyle… Babam da bu arkadaşlarının samimi teklifini kabul etmiş. “Ama bir mesele var nasıl seçeceksin?” diye sormuşlar. DEVAMI YARIN