Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İstanbul''dan "Bir öğretmen" rumuzuyla yazan bayan öğretmenin hatırası, günümüzde nerdeyse mumla aradığımız öğretmen öğrenci arasındaki özlenen diyaloğu anlatan hoş bir anı... "Okulumuz, mevcudu hayli kalabalık ilçe okullarından biri. Dolayısıyla eğitim, sabahçı ve öğlenci diye bilinen, çift aşamalı şekliyle yapılıyor. Ben de bu sene, öğlenciydim. Öğleyin okula geldiğimde, öğretmen arkadaşlar sanki hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyordu: -Hocanım, sabahleyin bir ziyaretçiniz geldi. -Kimmiş? -Bilmiyoruz ama, bir genç bayan. -Bir genç bayan mı? Öğrenci velisi falan mı? -Bilmiyoruz. Şöyle uzun boylu, sarışın, gözlüklü cici bir hanım. Düşündüm düşündüm, hiç böyle bir tanıdık gelmedi hatırıma. Bu arada öğleden sonra yeniden geleceğini söylediler. Yani, biraz sonra tekrar gelecekti... İyi ama kim olabilirdi ki? O düşüncelerle derse girdim. Yine öğrencilerimle beraberdim... İlkokul öğretmenliği bambaşka şeydi... Senin beyninde düşüncen varmış, yorgunmuşsun, üzüntülüymüşsün hiç bilmez çocuklar... Onlara göre, biz öğretmenler her zaman hep aynıyız. İlk dersi bitirip teneffüse çıktık. İkinci dersi bitirmeye beş dakika ya vardı ya yoktu ki hizmetlilerden biri geldi sınıfa: -Hocanım, öğretmenler odasında bir ziyaretçiniz var. "Tamam" dedim, sabahleyin gelen ziyaretçi hanım olacak. Dersin bitmesini sabırsızlıkla bekledim. Meğer insanın ziyaretçisinin olması da hoş ve meraklı bir şeymiş... Zilin çalmasıyla birlikte, öğretmenler odasına damladım. Tam karşımda, öğleden önce tarif ettikleri gibi, sarışın, gözlüklü, gerçekten cici bir hanım oturuyordu. Beni görür görmez de ayağa kalktı. Göz göze geldiğimizde o bana gülümsemişti bile. Ama ben halen kim olduğunu çıkartamamış, tanıyamamıştım. -Hoşgeldiniz? -Hoşbulduk hocam. Beni tanıdınız mı? Şaşırdım. Beynimi olanca gücümle kullanıyorum ama, bir türlü çıkartamıyorum. En iyisi doğruyu söylemek: -Yoo, kusura bakmayın ama, tanıyamadım. Ve ismini söyledikten sonra, beni bir anda yıllar öncesine taşıyan cümleyi söyledi: "Hani, hocam Avcılar''da terzi Sebahat hanım vardı. Hatırladınız mı?" Bunu söyler söylemez, bütün bilgiler bir anda film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Öğretmenler odasında olduğumu bile unutup haykırdım: "Aman Allahım, Filiz!.. O sen misin kız?" -Evet hocam... -Ah canım benim... Dur sana yeniden bir sarılayım... Filiz!.. Ne kadar güzel olmuşsun sen... Ne cici olmuşsun... Nerdesin şimdi Filiz? -Hocam, iki sene önce Tıp Fakültesini bitirdim. Uzman doktorluk için ihtisas yapıyorum. -Aman Allahım, duyduklarıma inanamıyorum... Bu mutluluk hangi kelimeyle anlatılır ki?.. Sevinçle karışık, duygulu anlar yaşamış, gözlerimden süzülen damlalara engel olamamıştım... Neden sonra öğretmen arkadaşların başıma üşüşmesinden anladım ki, öğretmenler odasındayım... Tüm öğretmen arkadaşlar, bu sürpriz ziyaretçiyi ve benim gösterdiğim tepkiyi merak etmişlerdi... En yakın öğretmen arkadaşım artık dayanamamış olmalı ki, tüm öğretmenler adına seslendi: -Tamam artık, hocanım. Çatlattın bizi... Anlat şu doktor hanımı da biz de bilelim? Doktor hanım, mahçup ama memnun bir gülümseyişle gözlerime baktı... Tam o esnada gözlerimle "Haydi sen anlat!" der gibi yaptım... Çünkü bir öğretmen olarak şu an mutluluğun zirvesindeydim. Heyecandan dilim damağım kuruyuvermişti... Ve doktor hanım anlatmaya başladı: -İsmim Filiz. İlkokul beşinci sınıftan diplomamızı alırken, işte bu öğretmenimize sokuldum. Gözlerimdeki damlaları gören öğretmenim, "Niçin ağlıyorsun kızım? İşte pekiyiyle sınıfını geçtin" deyince daha da ağlamaya başladım... İçimdeki üzüntüye öğretmenim çare olabilecek miydi? Devamı yarın
ÖNE ÇIKANLAR