Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Akçakoca''dan Raşit Kalaycı''nın hatırası, ülkemizde yaşanan binlerce çarpıklıktan yalnızca birisiyle ilgili... "Çocukluğumun dokuz yılı Almanya''daki okullarda geçmişti. 1979 yılında Türkiye''ye döndüm. Halen de Akçakoca''da belediyede işçi olarak çalışıyorum. Bir süre önce, Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavı açıldığını duydum. Bu sınavda başarılı olanların, tazminat hakları oluyormuş. Ben de kazanırsam, bu hakkı elde edebilirdim. Araştırmalarım sonucu, Bolu Kültür Merkezi''ne başvurmam gerektiğini öğrendim. Özürlü olduğum için de, ön bilgi almak üzere telefon ettim. İlgili memura durumumu anlattım ve dedim ki: -Beyefendi, ben işçiyim. Yabancı dil tazminatı için bu sınava girmek istiyorum. Bu haktan ben de yararlanabiliyor muyum? Durumumu inceleyen beyefendi, cevabında müjdeyi vermiş ve "Evet bu haktan yararlanabiliyorsunuz." Demişti. Bunun üzerine sordum: -Sınava katılabilmem için ne yapmam gerekiyor? -Yanınıza sadece kimliğinizi alarak, başvuru formunu doldurmak üzere gelmeniz gerekiyor. Formu almam gereken Bolu Kültür Merkezi binası, oturduğum yere iki saatlik mesafedeydi. Ama bir ümit, işyerimden izin aldım ve kalkıp gittim. Form kağıdını istediğimde, benden 7,5 milyon lira para istediler. Şaşırdım kaldım. Dedim ki yetkiliye: "Beyefendi, telefonda sorduğumda, bir de bu kadar para ödeyeceğimi niçin söylemediniz?" Kimsenin umurunda değildi. Adeta "varsa paran verir, formu alır doldurursun, yoksa geldiğin gibi gidersin" demeye getiriyorlardı. Allahtan temkinli davranmıştım da, yanıma on milyondan fazla para almıştım. Yoksa kalırdım oralarda... Neyse, istedikleri parayı verip formu alıp döndüm. İş yerime onaylattım ve elden geri gönderdim. Ardından sınav giriş kartım geldi. Şimdi geriye, sınav gününü beklemek kalmıştı... Sınav yeri ve günü belli olduktan sonra, bir gün önceden gidip sınav yerini görmek gerektiğini söylediler. Belli ki, karambole gelip de hakkımızın yanmasını istemiyorlardı. Ben de gittim gördüm. Ertesi gün de sınava gittim. Tabii bu arada belirtmem gerekiyor ki, tüm bu gidiş gelişlerde ya taksi tutuyordum ya da şehirlerarası otobüslere biniyordum. Bunlar da benim için hem maddi külfet hem de özürlü bir vatandaş için hayli yorucu oluyordu... Sınav yeri A.Ü. Hukuk Fakültesi Merkez Binası idi. Orada da birtakım aksaklıklarla karşılaştım. Örneğin ben özürlü olmam sebebiyle alafranga wc kullanmak zorundayım. Ama binada, bir tane klozet yoktu. Tekerlekli sandalye ile gelenler, iki kişinin yardımı olmadan binaya giremiyordu. Merdivenlere de tekerlekli sandalyeler için rampa yapmak pahalı olsa gerek(!) ki, bir bayanı bile tekerlekli sandalyesi ile birlikte üst kata taşıyorlardı... Oysa bu insanlar zemin katta sınava alınamaz mıydı? Ne olurdu o hallerinde merdiven tırmanmak zorunda bırakılmasalardı... Neyse, bütün bunlara ilaveten, sınavım başarılı geçti. Ama ben sınıfta kaldım. Neden mi? Ah görevli sandalyesinde oturanların lâkayt davranışları ah... Ben bu sınavı duyduğumda, kendi durumumu bütün ayrıntılarıyla anlatmama, işçi olduğumu, tazminattan yararlanmak için sınava girmek istediğimi, başvuru formumda belirtmeme rağmen, başvurum kabul edildi ve sınava alındım. Ama daha sonra öğrendim ki, sınava girmem fuzuli imiş. Çünkü işçi olduğum için zaten bu haktan yararlanamıyormuşum. Şimdi soruyorum: "Yetkililer neden bu işleri hafife alıyorlar? Niçin vatandaşın sorusuna baştan savar cevap veriyorlar? Niçin vatandaşla alay eder gibi davranıyorlar? Şimdi ben harcadığım paraları mı yanayım? Yoksa yanıma kar kalan yorgunluğuma mı? Ya da alay edilir gibi, önce hakkın var denildiği halde, hakkımın olmadığına mı?.. İşin en acısı da, bu mağduriyetim için kimi kime şikayet edeceğimi bilmediğime mi?..
ÖNE ÇIKANLAR