Medyada zaman zaman yer alır toplu nikah, toplu sünnet törenleri. Çoğumuzu ilgilendirmeyen, sıradan bir olay gibi gördüğümüz bu hayırlı işler, aslında nice insanın ıstırap içinde geçen hayatını kurtarıyor bilseniz. İşte İstanbul''dan Dr. Müşerref Görgan''ın hatırası da böyle bir ailenin dramıyla ilgili... "Yıl 1970. Karadeniz Ereğli''de SSK hastanesinde görevliyim. Kızımın küçülen okul önlüğü, çantası, kitabı vs gibi eşyalarını ihtiyacı olanlara vermek istiyorum. Ama kime verebiliriz bilemiyorum. Bir gün yardımcım bir adres veriyor ve ekliyor: -Bu aile yardıma muhtaç. Onlara yardım edebilirsiniz. Verilen adrese gittiğimde, karşımda üç çocuk annesi bir hanım duruyor. Gülümseyen gözleri fersiz. -Buyurun efendim? Kendimi tanıtıyorum ve ne için geldiğimi söylüyorum. Sevinçle karışık utanma duygusuyla yüzü kızarıyor. Ama beni içeriye davet ediyor. Son derece mütevazı bir ev... Niyetimi anladıktan sonra kendisi başlıyor anlatmaya: -Doktor hanım, benim üç kızım var. Kızlarına bakıyorum. Üçünün de melül mahzun bakışları benim üzerime çevrili. Üçü de utangaç. Üçü de masum. Annesi tek tek isimlerini söylüyor: -Bu Gülbahar... Bu Güleser... Bu da en küçüğü Altın... -Üçü de okuyor mu bunların? -Hayır... İkisi okula gidemediler. Hiç olmazsa Altın''ım okusun diyorum ama ne mümkün?.. -Niçin? -Nasıl anlatsam doktor hanım bilmem ki? -Buraya size yardımcı olabilmek için geldim. Olamasam da, derdinize ortak olurum. -Benim kimliğim olmadığı için, çocuklarımı da okula yazdıramıyorum. Hiç ummadığım bir problem. Bir kadın ki, yirmi yıllık evliliğinden üç kızı olmuş. Ama bırakın evlilik cüzdanını, daha kendi kimliği bile yok. Kendisinin olmayınca elbette ki çocuklarının da kimlikleri olmayacak... Yirminci yüz yılın eşiğinde bir anne ve çocukları daha hayatta yaşadıklarını ispat edecek kimliğe sahip değiller... "Bu nasıl olur?" deyince, tülbentinin ucuyla gözlerini silen anne anlatıyor derdini. Vah zavallım vaah... Daha o doğmadan vefat etmiş babası. Babası vefat etmiş de annesi mi büyütmüş onu? Hayır. Doğumdan çok kısa bir süre sonra, anneciği de ayrılmış bu dünyadan. Anadan öksüz, babadan yetim bu çocuğu amcası almış yanına evlatlık olarak. Yanında büyüttüğü yeğenini kendi oğluyla da evlendirmiş dini nikahla. Ne var ki, bu kızcağızı nüfusa kaydettirmek aklına bile gelmemiş amcanın. Cahillik mi diyelim, ihmalkarlık mı?.. Bu durumu öğrenince kahroldum. Vereceğim önlük, okul çantası kitap gibi yardımdan önce, bu ailenin nüfusa kaydını sağlamak onlara yapılacak en büyük yardım olacaktı... Ama nasıl?.. Beni bu adrese gönderen yardımcım, askerlik için Kelkit''e gitmek üzereydi. Kendisinden rica ettim ve dedim ki, "Ereğli Nüfus Müdürlüğü''nden aldığım bilgilere göre, babanın nüfus kağıdından, aile nüfus kütüğünün çıkartılması mümkün. Kendi işin için giderken, bu nüfus kütüğünü de alıp gelir misin?" Hiç itiraz etmedi yardımcım. Kelkit''ten dönüşünde o bilgileri de getirmişti. "Baba şu tarihte, ana şu tarihte ölmüş. Öyleyse o hanım şu tarihte, şu zaman içinde doğmuş olmalı" diyerek detaylı bir yazı göndermiş nüfus memuru... Altın''ın annesi bu habere çok sevindi. Bu bilgileri alarak Ereğli Nüfus Müdürlüğü''ne müracaat etti. Sağolsunlar onlar da hiç zorluk çıkarmadılar ve annenin kimliğini çıkardılar. Ardından "yıldırım nikah" yapıldı ve çocuklara da birer kimlik verildi. Tabii bunlar, birer cümleyle anlatıldığı gibi kolay olmadı... Bu zaman içinde hayırsever komşum Afet Demirci hanım, çocuğa çanta ve okul önlüğü aldı. Altın''ın kimliği çıkana kadar da idareten okula devamını sağladı... Buradan, bize kolaylık gösteren nüfus memurlarına çok teşekkür ediyor, bu tür hayırlı işleri, topluca yaparak, birçok insanın sıkıntısını bir anda giderenlere de şükranlarımı sunuyorum. Bilsinler ki çok dua alıyorlar...

