"Silah sesleri gelmeye başlayınca, kahvehanedeki müşterilerin hepsi, korkularından masaların altına girmişler."
Biz, kesilen silah sesi sonrası araçtan inip neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken, minibüsle gelen ekipteki, o şehrin yerlisi olan arkadaş bizi teselli etti:
-Korkacak endişelenecek bir şey yok. Sarhoşun biri laf olsun diye havaya ateş açmıştır.
Bu açıklamayı pek inandırıcı bulmadım doğrusu... O arada gözüm, Anadol taksinin sağ arka tekerleğine ilişti. Lastik patlamış, yere yapışmıştı. Bu kurşunlar bize atılmıştı... Ani bir kararla dedim ki:
"Abi, beklemeye gelmez biz gidiyoruz. İleride selamet bir yerde lastiği değiştiririz."
Hemen oradan havası inmiş lastikle hızla uzaklaştım. Lastiği değiştirdiğimiz yere arkamızdan minibüs de geldi. Artık bizde satış yapacak moral kalmamıştı. Akşam, o gece şehirde misafir kalacağımız eve gittik. Ne yapabileceğimizi sesli düşündük. Anlaşılan bizim arabaya bir saldırı düzenlenmişti. Fakat Cenab-ı Hak bizleri, dualar hürmetine muhafaza etmişti.
Akşam evde, silah atılırken kahvede olan arkadaşlar anlattılar. Silah sesleri gelmeye başlayınca, kahvehanedeki müşterilerin hepsi, korkularından masaların altına girmişler. Bizim kitap tanıtımı yapan muhterem abimiz ise, gözleri kapalı dünyadan bihaber, kaptırmış kendini, boş sandalyelere konuşmaya devam ediyormuş...
Sabah kalktık. Arabanın yanına vardık. Gündüz gözüyle incelemeye başladık. Bagaj kapısında bir delik gözüküyordu. Kapıyı açtık. Kitapların arasında üstte "Seadet-i Ebediyye" kitabı vardı. Birisinin kapağında parmak ucu kalınlığında bir zedelenme vardı. Kapağı açınca, bir kurşunun burgu şeklinde kitabı oyduğunu gördük. Kurşunu bir arkadaşımız hatıra olarak aldı. Kurşunun biri de patlayan iç lastikten çıktı. Bir diğeri ise, plakayı delmiş, benzin deposu kapağını içe doğru zorlayarak, muhtemelen olay yerine düşmüştü. Bu kurşun şayet, benzin deposuna girmiş olsaydı, arabanın infilak etmesi kaçınılmazdı. Allahü teâlâ muhafaza etti.
Bu ilmihalimizi, İstanbul'a geldiğimde, rahmetli Enver Ören Abiye arz etmiş yaşadıklarımızı anlatmıştım.
Kitabın başına kendi el yazılarıyla: "Adana ilimizde kitap satışında bir kenar mahallede kurşunlanan kitap" diye yazdılar. Ertesi gün kitabı bize iade ederken dediler ki:
"Akşam, mübarek Hocama (rahmetullahi aleyh) hadiseyi arz ettim. 'Bu arkadaşlarımız mücahit gazi efendim. Kitabı da hatıra olarak saklasınlar' buyurdular..."
Sait Yolaçan-İstanbul