Hatırlarsınız, üç hafta kadar önce doktorlarla ilgili çarpıcı bir görüntüyü sizlere aktarmış ve kamera önünde doktorluk yapmanın sıkıntılarından söz eden doktor arkadaşların duygularını dile getirmiştik. Bu yazımız sizler tarafından ilgi görmüş ve hatıralarınızı canlandırıp, doktorlarla ilgili anekdotlarınızı göndermenize vesile olmuştu. İşte bu duygularla kaleme alınan ve "Ülkenin en garip vatandaşı" rumuzuyla gönderilen bir hatıraya yer veriyoruz... "Size olan sevgi ve muhabbetlerimle, selamların en güzeli ile selamlıyarak söze başlıyorum. Efendim, fert ve cemiyete faydalı olduğuna inandığım, güzel mi güzel, faydalı mı faydalı, yaşanmış olaylardan oluşan yazılarınızı okumamak mümkün değil. 10 Temmuz 2001 tarihli gazetede çıkan şu doktor yazınızı okudum. Hani hastaneye acil servise getirilen hastanın, kadın görünümlü erkekten oluştuğu, beraberinde kameraların da acil servise doluştuğu ve kamera karşısında görevini yapmakta zorlanan doktorun çektiği sıkıntıyı vs... Şimdi, yine faydalı olur düşüncesiyle bugün yaşadığım ve şahit olduğum bir olayı size yazıyorum. Hemen şunu belirteyim ki, tıp ilmine, o ilmi, tarifi zor çilelerle elde eden, doktor ve hocalara, saygı, sevgi ve hürmetimiz tam ve sağlamdır. Bunu yazmakla, misilleme yapma gibi ters bir düşüncem söz konusu değildir. Yer, Modern ilimiz Muğla-Devlet Hastanesi. Tarih, 11. 07.2001. Kapıda Op Dr. ..... yazılı. İl dışında da olsa bir gariban hastanın yapması gerekli, resmi formaliteler tamamlanıp doktorun kapısının önüne gelinip, saatin 10.00 olması için beklenmeye başlanmış, görevli hemşire sıkıntılı bir görüntüde. Dese mi demese mi nihayet durdu. -Doktor bey ameliyatta. Ne zaman geleceği bilinmez. Yani, 10.30'da mı, 11.00'de mi yoksa hiç mi gelmez bilinmez gibi bir cevap. Ümitle saat 12.00'ye kadar beklenilip, öğle tatiline geçildi. Saat 13.30 mesai başlayacak bilgisi üzerine, zamanından önce hastalar ellerinde evraklar olduğu halde, sabır ve engin ümitle yerlerini aldılar. Çünkü bir gün önce aynı yerde aynı şekilde tam bir gün bekleyen garip hasta da vardı. Saat 14.00 olduğunda, doktorumuz geldi. Sevindik. Ancak sevincimiz çok sürmedi. Zira, kapının önü, daha önce görmediğimiz, dış görünüş olarak her şeyi mükemmel bay-bayanlarla tutuldu. Biz, sıra, hak hukuk, nizam intizam riayetçileri ve üstü başı vatandaş görünümünde gariban olanlara ise, sabretmek, kapının üzerinde bulunan ve sıranın geldiğini belirten numaratöre bakıp beklemek kaldı. Bekliyoruz. Ne zamana kadar bekleyeceğimiz de çok önemli değil. Baştan bir iki numara okunuyor. Bir de anlaşılıyor ki, küçük numaralar dururken çok gerilerde olan numara sahipleri muayeneye alınmış. Hemşireye durum anlatıldığında verdiği cevap "Doktor hastaları ben seçerim burada diyor" şeklinde. Bu şekilde iş tatlıya(!) bağlanıyor. Kimsenin bir diyeceği kalmıyor. Beklemeye devam ediyoruz. Nihayet, numaramız kapının üzerinde görünüyor. Sevinerek ve desturla içeri giriyoruz. Zira daha önce içeriden çıkanların hiç de hoş çehreyle çıktıklarını görmüyoruz. İçeri girer girmez, "Sıranız gelmedi, çıkın dışarı" talimatıyla karşılaşıyoruz. Ve diyoruz ki; "Neye göre hareket edeceğiz? Neye uyacağız?" -Bak vaktimizi alıyorsunuz. Çıkın dışarı! Bu istek üzerine çıkıyoruz dışarı. Çıkmadan önce şunu belirtiyorum: -Ben il dışından geldim. Zavallılığıma verilen cevap, "Açız diye bağıranlara, ekmek bulamazsan pasta ye!" türünden. -Sen de yarın sabah erkenden gel! Nihayet dışarıda beklerken, içeride bulunan hasta çıkıp "Beyefendi siz girin" diyor. İçeri giriyorum. İşim öyle bir görülüyor ki, ne siz sorun ne ben anlatayım. Tansiyonum ölçülüyor. Tabii ki yeterinden fazla yükselmiş. En rahat yer olan, dışarıya çıkartılıyoruz. Efendim, olay bence farksız. Zaman zaman izlediğimiz zavallı memur olayları. Bir kısmı hak iddiasında, bir kısmı görev icrasında. Netice, insanı, ne olursa olsun değerli eden, onu kıymetlendiren özellikler, hastaya ve doktora verilmemişse durum değişir görünmüyor. Mesela, etik, ahlak, kural, terbiye, iyi huy, egoizm gibi duygulardan uzak olma. Çok güzel ülkem, çok güzel Türkiye'm, al bayrağım, şehitler otağı vatanım, temeli son derece sağlam devletim, necip milletim. Hep var olsun. Sevgiler, selamlarımla çok güzel çalışmalar efendim. Memur olduğum için isim ve adrese de gerek yok...