Muhabbet ince bir yoldur...

A -
A +
"Vazgeçtiğimi sanmayın! Hâlâ onu arıyorum... Tıpkı çocukluğumdaki gibi... Güllaç gibi... Dua gibi..."

İçimden "Aman sen de! Bırak artık böyle çocukça düşünceleri de bak işine!'' diye mırıldandım... Fakat gene de o fotoğrafı aklımdan çıkartamadım...
Yıllar geçti... Takvim yaprakları 1998 yılını gösteriyordu... Yine bir ziyaret gerekmişti ama iş için... Üst düzey bir yöneticiyi odasında beklerken çayımı yudumluyordum. Duvarda asılı bir fotoğraf gözüme çarptı... Birden ayağa fırladım... Heyecan içinde mırıldandım:
"Ben bu kişiyi çok iyi tanıyorum." Ama aynı zamanda beden dilim sanki onun karşımda canlı hali varmış gibi o fotoğrafı selamlıyordu... Allah'tan o an orada benden başkası yoktu... Hemen toparlandım...
Görüşmem çok güzel bitmişti. İnanılacak gibi değildi. Artık eve dönüyordum... Fakat bir yandan halime gülüyor bir yandan o fotoğraftaki kimseyi çok iyi tanımama rağmen; kim olduğunu bilmemek noksanlığı ve kaybı ile sanki bir dehlizin içine sürükleniyordum... Bu ikilem kafamın içine sıkıştırılmış, o yastığı ortadan ikiye ayıracak kadar zorluyordu...
Peki madem bu kadar etkilenmiştim de o görüşme yaptığım kişiye "Bu resimdeki kim?" diye niçin mi sormadım? Siz olsaydınız sorar mıydınız?
Eve döndüm. Yemek hazırdı masada, sofraya oturdum... Çorbadan bir kaşık alacakken birdenbire: "Tamam buldum" diye masadan fırladım. 
Sonunda kafam dank etmiş ve duvardaki asılı resmin yıllar önce o gazetede gördüğüm resmin aynısı olduğunu fark etmiştim.
Yine yıllar önce arkadaşımın söylediği sözler bir daha yankılandı kulaklarımda:
"Onun iş adamı görüntüsü seni aldatmasın... Bil ki o gönüller sultanıdır." Ve bana hediye edilen kitaplar... Şu Namaz Kitabı... O gece okuyup bitirdim... Sonra Mektubat, 3 günde tamam oldu... Sonra o gönüller sultanının kişiliğini dinledim başkalarının ağzından...
Hayran olmak ne kelimeydi? Nutkum tutuluyordu... Ama kimseye "yıllardır ben onu arıyordum" diyemedim...
Şimdi diyorum... Zira o gitti ve artık ona kavuşmak Mevlana'nın şeb-i arus günü gibi vuslat gününe kaldı...
Vazgeçtiğimi sanmayın! Hâlâ onu arıyorum... Tıpkı çocukluğumdaki gibi... Güllaç gibi... Dua gibi...
Ve nedense son sohbetinde söylediklerini hiç aklımdan çıkarmıyorum... Buyurmuştu ki: "Muhabbet ince bir yoldur. Öyle gözü kapalı gidilecek yer değildir. Çünkü o yolun sonu Cennet'tir.''
  "Güllaç"-İzmir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.